DEM Parti'nin İmralı heyetinde...
MEBİT

Sırrı Süreyya Önder Canlı yayında açıkladı: Sürecin ilk aşaması başarıyla tamamlandı

DEM Parti'nin İmralı heyetinde yer alan İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Habertürk Canlı yayında önemli açıklamalarda bulundu.

Abone Ol

2025-03-04 02:05:32 | Son Güncelleme : 2025-03-04 16:16:27

Sırrı Süreyya Önder Canlı yayında açıkladı: Sürecin ilk aşaması başarıyla tamamlandı

DEM Parti'nin İmralı heyetinde yer alan İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başlattığı ve Abdullah Öcalan'ın PKK'ye yaptığı "silah bırakma" ve "kendini feshetme" çağrısı yapmasıyla başka bir evreye geçen 'süreç'e ilişkin değerlendirmeler yaptı. 

Habertürk canlı yayınına konuk olan Önder, Devlet Bahçeli'nin DEM Partililere verdiği selamın sorulması üzerine "Devlet Bey bire bir insan ilişkilerinde şu siyasi yaşamda gördüğüm haza en zarif insanlardan birisidir" dedi. 

11 yıl önce verdiği bir röportajda "O zaman bu meselenin Devlet Bey'le çözüleceğini söylemiştim" diye anlatan Önder'in açıklamalarından satır başları şöyle:

AHMET TÜRK TUTUKLANDIĞINDA SERBEST BIRAKILMASI ÇAĞRISI YAPTI: Ahmet Türk cezaevine alındığında açık açık beyan ederek; yani 2016-17 gibi tarihti. Orada gazetecileri topladı, Ahmet Bey'in behamahal tutuksuz olarak yargılanmasını söyledi. Nitekim bu iddiasının arkasında durdu. Nitekim Ahmet Abi'nin sağlık sorunları vardı, hala vardı. İmralı'ya gelirken ona bir dinamo oldu. Ahmet Bey tutuksuz yargılanmaya başladı. Daha önce değişik adlarla kurduğumuz partilerin milletvekilleriyle her vesileyle tokalaşan, halini hatırını soran, yakınını kaybettiğinde taziye için mutlaka arayan ama siyaseten en sert şekilde tartıştığımız bir rakibimizdi. Fakat bu asaleti Devlet Bey'den başka pek kimseden görmedik. Kendim cezaevine girdiğinde, Pervin Hanım üzerinden bana 'geçmiş olsun' mesajı göndermişti. Yapabileceği bir şey olup, olmadığını sormuştu.

BU İŞTE CİDDİYET VE SAMİMİYET İKİ ALTIN ANAHTAR: 11 yıl önce dile getirmiştim. Birinci çözüm süreci sarsıntıya uğramıştı. O zaman bu meselenin Devlet Bey'le çözüleceğini söylemiştim. Bu işte ciddiyet ve samimiyet iki altın anahtar. Yaptığınız iş büyük iş. Canlar söz konusu. Bir canın bütün dünya bir araya gelse giden canı geri getirmek mümkün değil. İkincisi zaman, taklidi yok. Akıp gider. Bıraktığı tahribat bir yanda. Böyle büyük işe kalkışanlar bununla doğru orantılı ciddiyet ve samimiyetin sahibi olmalılar. O anlamda bu lafı söyledim. Biraz da tanıdığım için Devlet Bey'i söyledim.

BAHÇELİ'NİN KONUŞMASINI DEFALARCA OKUDUM, İZLEDİM: Bahçeli'nin Meclis'te yaptığı konuşma sırasında biz sayın Cevdet Yılmaz, sayın Ahmet Türk, ben, sayın Bekir Bozdağ ve sayın Abdülhamit Gül'le beraber Şenyaşar ailesinin barışına vesile olmuştuk. Bununla ilgili toplantı halinde Meclis'teydik. Birdenbire ortalık kalkıştı. Korumaları Cevdet Bey'e telefon getirdi. Bekir Bey'i aramaya başladılar. 'Efendim sayın Bahçeli konuşma yapmış' dediler. Tutanakları geldi, okuduk, sarsıcı bir konuşmaydı. Defalarca okuduk, videosunu seyrettim. Onun üzerine o toplantı akamete uğradı. Ahmet Türk'le benim odama geçtik. 'Başka zaman toplanırız şu an büyük bir şey gelişti' dedik.

BAHÇELİ'YE 'ÇİVİYİ ARŞI ALAYA ÇIKTINIZ' DEDİM: Odama oturduk, ilk defa asistan arkadaşım aradı 'Sayın Bahçeli'nin makamından arıyorlar, görüşmek istiyor' diye. 'Bağlayın' dedim. Diafona aldım, Ahmet Abi de dinliyordu.

BAHÇELİ 'DAHA BARIŞ HALAYI ÇEKECEĞİZ' DEDİ: Sağlığımı sordu, ben de onun sağlığını sordum. 'Barışı görelim ondan sonra Allah emanetini alsın' dedim. 'Olur mu efendim daha barış halayı çekeceğiz, kendinize kondurmayın' dedi. "Çiviyi arşı alaya çaktınız, henüz değerlendirmeye boyumuz yetmiyor" dedim. Ahmet Abi ile sohbet ettiler, kapattık. Sonra kendisini ziyaret ettik.

KARARLILIĞINI GÖRDÜK: Benim bu görüşmeyi Devlet Bey açıklamadan açıklamam saygısızlık olur. İzlenimleri aktarabilirim. Kapı kapandıktan sonra iki farklı siyasi partinin mensupları değil de köy odasında toplanmış, birbirine azami saygı ve özen gösteren, özellikle Ahmet Abi ile Devlet Bey'i kast ediyorum, iki bilge kişinin hasbihal etmesini izledik. O an çok önemli andı. Kürsülerde dinlediğimiz sloganize olmuş düşüncelerin arka planı, kaygıları, istekleri, reddiyeleri, talep ettiği, tahayyül ettiği şey hakkında coşkusunu, kararlılığını orada gördük. Üçümüz de saygıyla ayrıldık. Kendisi de büyük bir özenle, saygıyla ağırladı ve uğurladı.

SUÇ İŞLEMİYORUZ: Bizim içinde olduğumuz hiçbir şeyde örtülü, gizli, saklı, pazarlıklı ne kendimize ne muhatabımıza yakıştırırım. Çünkü suç işlemiyoruz. Çok ulvi amaç için bir araya gelmişiz. Neyini gizleyececeğiz? Bir can bile söz konusu ise pazarlıktı, karşılığında şuydu, haya ederim öyle bir şeyin içinde olursam. Ne kendime ne evladıma ne arkadaşlarıma ne bu topluma hesabını veremem. Rutin güçlükler var. Türkiye'nin en büyük meselesinden bahsediyoruz. Sayın Öcalan'dan kiminle görüşmek ister meselesi iletildi. Pervin Hanım'la beni işaret etmişti.

ÖZGÜR BEY BENİM SÖZLERİM NEDENİYLE ÖYLE ALGILADI: (Özgür Özel'in "1 yıl önce başladı" sözleri) Sayın Özel'e ben söylemiştim. Yeterince anlatamamışım sanırım. Bu arada sayın Özgür Özel'in yaklaşımı, duyarlığına, temkinli şerhlerine, gayretine teşekkür etmek boynumuzun borcu. Bu meselede kendisini gayet duyarlı, sorumlu yaklaşım içerisinde gördük her zaman. Ben bunun böyle adlandırılacağını bilmeden, bu bir süreçtir, her zaman kapı arkası diplomasisi yürür. Milletvekili olduğum günden beri partiden arkadaşlarımın beni davet etmesi, yeni bir süreç olmalı, partinin iki hafızası, bir arkadaşımız cezaevinde, biri yurtdışında. Sayın Baluken ve sayın Demirtaş'a selamlarımı göndereyim. Sağlığım elverişli değildi. Geldik görüştük. Bu süreç olarak adlandırılamaz. Süreç iki taraf iradi olarak bir şeyi açıklar, onun adına süreç denir. Bu ilişkiler 1 yıldır yürüyordu dedim, Özgür Bey süreç gibi algılamış onun vebali ve sorumluluğu benimdir.

İLK GÖRÜŞMEDE ÖCALAN KONUŞTU: (Öcalan) 2012'de yaklaşık 3 yıl kendisiyle beraber bir süreç yürüttük biz. Dolayısıyla tanıdığımız bir insan. Kapasitesini, hakimiyetini bildiğimiz insan. Bir görüşme ritüelimiz oluşmuştu. Normalde kendisi tokalaşır ve yer gösterir. Araya 10 yıl girmişti. Birbirimize sarıldık. Normalde böyle bir insan değildir, tokalaşır. Sarıldık, oturduk. Sağlığımı, cezaevi dönemimi ve arkadaşları sordu. Normalde biz bir aktarım yaparız. Dışarıda gelişmeleri anlatırız. Pervin Hanım başlar, sonra ben aktarırım. Sonra kendi fikirlerini söyler. Devlet yetkilileri de orada oturur. Zaman zaman sayıları değişir. Bu sefer bizi durdurdu. 'Zamanımızı verimli kullanmamız lazım, merak ettiğim, soracağım şeyler var, aktarım yapmak istediğinizin farkındayım, bu sefer sadece ben konuşayım, daha sonra onları aktarırsınız' dedi. Küçük müdahalelerin dışında mevzuya dahil olmadık. Şunu anlattı; mektubunda açıkladığı şeyin tarihsel, sosyolojik arka planını anlattı. Böyle bir şey yapmak istediğini. Bunun tarihsel olarak niçin gerekli olduğunu, felsefi olarak zemininin ne olduğunu, tarihsel olarak nereye yaslandığını gerekçelendirerek sondu.

BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMASINI DEĞERLENDİRDİ: İlk görüşmede fesih ya da başka bir şey anlatmadı. Bu işi gerçekten kendisinin niye bu ihtiyacı hissettiği. Bir dünya, bölge, ülke analizini tarihselliği ile birlikte günümüze getirip tartıştı bizimle. Bahçeli'nin konuşmasıyla ilgili 'Ciddi bir insandır, ne kast ediyor, bunu anlamaya çalıştım, sonunda çözdüm, sorumluluk sahibi, vicdan sahibi, ben de buna çok yüksek kıymet biçtim" dedi. "Yaklaşmakta olan, uluslararası ve bölgesel ölçekte bizi bekleyen akıbeti, faturasını, toplumsal maliyetini bizi ve çocukların ödeyebileceği ferasetini gördü ve buna yüksek değer biçtim" dedi. Bahçeli'nin konuşmasına şaşırdığını ifade etti. 

BARZANİ '3 GÜN DÜŞÜNDÜM' DEDİ: Sayın Mesut Barzani de ilginçtir '3 gün düşündüm' dedi. AK Parti de muhtemelen düşündü. 

SÜRECİN HİÇBİR ÖN ŞARTI YOK: Sayın Bahçeli Meclis'te gelsin konuşsun, demişti. Dediğinden ricat edecek seciyede bir insan değil. Hep arkasında durdu. Sayın Öcalan dedi ki 'onu çok zorluyorlar, onun işini güçleştirmeyelim, ben Meclis'e gelmeyeyim, orada siz varsınız, ben buradan konuşurum' dedi. Bir talebi oldu mu? Hayır ve asla! Bu işin hiçbir şartı yok. Ön şart ya da sonrasında bir şart yok. Bunu bütün şerefimle söylüyorum. Ben de ömrünü bu işe vakfetmiş bir barış emekçisiyim. Bu uğurda toprağın altına giden insanlar, yıllarca zindanda kalan, aşını, işini sağlığını kaybedenler var. Memleketin hassasiyetinin hepsini aynı kantarda tartarsak. Kürtler de soruyor. Birlikte kuracağız bu barışı. Birbirimizin ufkuna bakacağız. Bunun başka yolu yok. Şerefim üzerine temin ediyorum ki, bu işin pazarlığı ya da şartı yok. Ben de bu lafı kolay kolay kullanmam. Yarın gök kubbe altında ayan olmayan hiçbir şey yok.

İLK AŞAMA BAŞARIYLA TAMAMLANDI: Peki ne var? İşin gereklilikleri var. Bu adım atıldı. Bir bölümün sonucuydu çağrı metni. Çağrı bir şeyin başlangıcı gibi algılanıyor. Bir anlamda başlangıcı bir anlamda bir kısmının bitimi. Bundan sonra teknik, altyapı, hukuki, siyasi birtakım enstrümanlara ihtiyaç var. Bunu devlet yetkilileri sayın Öcalan'la konuşmuşlardır. Bunlar da bu sürecin şartı değildir ama gereğidir. İlk aşama başarıyla tamamlandı. İlk aşama bu işin yüzde 50'sinden fazlasıdır. Kıymetli, stratejik, hayati olan en önemli kısmı burasıydı diyelim. Herkes bir irade beyanında bulundu. PKK, sayın Öcalan, güç kuvvet veren ülkeler irade beyanında bulundu. Devlet, hükümet nasıl karşılayacağına dair irade beyanında bulundu. Bundan sonrası bu süreci birlikte örme zamanı. 'Ben bunu yaptım, sen de bunu yap' diye ortalıkta çağrı enflasyonu var. Bunu da konuşacağız.

ÇAĞRININ ARDINDAN OKUNAN 'EK NOT': Bu iş ağır sorumluluktur. Bu cümle bir şerh cümlesi değil. Bu olursa şöyle olur, olmazsa şöyle olmaz gibi bir şart cümlesi de değil. Üslup ve içerik olarak bunlardan ayrı bir yerde. Daha açık ve en bariz haliyle söyleyeyim; bu mektup belli tartışmaların, mutabakatların sonucunda son şekli verilmiştir. Türkiye'nin önündeki en az 100 yılı kuruyorsunuz. Her satırı dirhemle tartılmalı. Yazının mimarisi, içeriği, fazlası, eksiği, üslubu, dili. Kimse kimseye dayatmak gibi zemin üzerinden yürümediği için, yürütülen çabanın sorumluluğu ile doğru orantılı olarak her şeyi ince ince düşünmelisiniz. Sayın Öcalan da böyle yaptı. Tartışıldı, itirazlar, öneriler oldu. Milletin gözden kaçırdığı ya da uğraşmadığı şey şu; bu anlama gelen cümle ve ruh zaten mektubun içinde var. Keşke metin analizi şevkiyle okumak zahmetine katlanılmıyor. Demokratik toplumun vurgusu olduğu yerde bu cümleler onun mütemmim cüzüdür.

DEVLET DE İTİRAZ ETMİYOR O PARAGRAFA: Bu uzun prosedür. Bütün açıklığıyla söylüyorum; sayın Öcalan bunu eklemem lazım dedi. 'Evet içerik olarak bir mani yok' dediler. Mektupta mutabık kalmışız. Devlet yetkilileri önerdi. 'Bir arkadaşımızdan isteyin, bu da sizin düşünceniz olarak orada derc edilsin'. Yani bu şerh, şart anlamına gelmiyor. Bunun tamamını okusaydık kimse bu paragraf üzerinden herhangi bir spekülasyon üretilecek miydi merak ediyorum. Hükümet de devlet de itiraz etmiyor o paragrafa.

GİZLİ BİR GÜNDEM YOK: Şerefimle söylüyorum, gizli bir gündem yok. Benim şerefim de ucuz bir şeref değildir. Binali Bey'in adına konuşamam. Bunun konuşulmasına ne mani? Bırakın bunu önerenler de olacaktır. Daha fazlasını önerenler de olacaktır. Ülke bölünürse kime ne kalır? Öcalan'ın ifadesiyle söyleyeyim 50 tane Gazze oluşur. Hep birlikte mahvoluruz. Sen kazansan ne, o kazansa ne? Bir de Allah kelamı değil. Bunu da bir insan evladı getirmiş. Lazımsa kullanırsın, değilse başka bir insan evladı başka bir şey önerir. Bu ülke parlamenter sistemden Başkanlık sistemine geçti? E ne oldu? Cıss diye yaklaşmamak lazım.

PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİ:  Herkes soruyor; 'paradigma değişikliği ne?' diye. Sayın Bahçeli'nin konuşmasına herkesin dikkatini çekmek isterim. Bu ülkede yıllardan beri Kürt her şeyi olabildi bir tek Kürt olamadı. Kürt kökenli gelebildiği en yüksek konum. Bu noktaya gelebilene kadar küfür yerine kullanılıyordu Kürdün adı... Bu halk 91-92'de bayramını kutlamak için 92 kişi hedef gözetilerek ateş edildi, katledildi. Şimdi oradan peki ne değişti? Sayın Bahçeli o konuşmasında bu cumhuriyet Türk ile Kürdün ortak cumhuriyetidir dedi. İşte sana paradigma değişikliği. Sayın Cumhurbaşkanı buna irade koydu. Aramızdaki siyasi rekabet, mücadele, diğer muhalefetle yürütülene benzemeyecek şekilde bedelli, sert cereyan etti. Halen de kısmen devam ediyor. Bu bir paradigma değişikliğidir. Varlığını tanımak çok önemli bir şeydir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin başlangıcından bahsediyoruz.

BU ÜLKE HEPİMİZE ZİMMETLİ: Ben ve bütün arkadaşlar. Demokratik Kürt siyasetinde emek vermiş, gelmiş geçmiş bütün arkadaşlarım, gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgeyen insanlar değiliz. Hepimizin vekilliği kadar hapishanede çile günleri var. Böyle patalojik kazılar yapmak yerine, bu ülke bölünmeyecek kardeşim. Bu ülke hepimize zimmetli. En çok bize zimmetli. Bize itham edildiği için. Bunu avucumuzun içinde saklamalıyız. Kendi adıma, partim adına saklıyoruz, saklayacağız. Bunun sözünü buradan veriyorum. 17 senedir bu halk beni siyaset sahnesinde gördü, izledi, dinledi, yazılarımı okudu, filmlerimi izledi. Yediğimiz yok, içtiğimiz yok çileden başka. Türkiye'nin hepsi beni seviyordu sonra yarısı sövmeye başladı. Bu katlanmak zorunda olduğumuz bedeldir. Kendinize güveniyorsunuz, abdestine güvenenin namazından şüphesi olmaz. Bu ülkeyi bölmeyeceğiz, böldürtmeyeceğiz diye. 'Sen şunu yap, ben bunu yapayım' diye bir şey yok. 'Biz' olarak yapacağız. Tartışacağız, kimisi hayata geçecek kimi geçmeyecek. Kimisinin günü bugün değil. En mesnetsiz iddialarda bulunan, komplo teorisi kafasında olan insanlara kadar hepsini azami saygıyla karşılıyorum. Çünkü düşüncemizden ve doğrultumuzdan eminiz. Kalbimiz elimizde geziyoruz, gelin katkı sunun. Acı yalnız bir yere tahsis edilecek bir şey değil. Herkes hiçbir kantarda tartılamaz acılar çekti. İnsanların cenazeleri sokaklarda kaldı. Birlikte ne yapabiliriz? Zor olan yapıldı.

ÖCALAN'IN ÇAĞRISI İLKESEL OLARAK HERKESİ KAPSIYOR:  PKK uyacak mı? Uydu. Beyan etti. PKK'yı takip eden akademisyen ve gazeteciler bilirler ki, bu kadar net ve bu üslupta yazılmış ilk mektup sayılabilir. İlkesel olarak herkesi kapsıyor. Özgünlüğü olan durumlar, yapılar için bir şart, şerh söz konusu değil. Bu iradenin X alanda nasıl uygulanmasını birlikte konuşalım, tartışalım bir yere varalım. Öcalan'ın çağrısı ağırlıklı olarak tabii ki PKK'ya. Ana muhatap o. YPG örgütlenmesi de Öcalan'dan ilhamla yapılan bir şeydir. Bir de tarihselliğine bakın. Orada onlar esir pazarına düşürüldüler. Öyle bir mücadeledir. Türkiye ile kıyaslanmayacak kadar ağır bedelle bugüne gelinmiş. Açıklayıcı olan ne; ilkesel olarak bunu artık silah çizgisinden çıkaracağız. Bu irade ortaya konduktan sonra sen ben olmaktan çıkar biz oluruz. Program orta yerde duruyor. Ben buradan kalkıp sandalyemi sizin yanınıza getireceğim. Paydaşlar gelip oturacak. En geniş anlamda bizim meselemiz oldu. Bir şey lazımsa yaparız, değilse ısrar etmeyiz. İkna olursak ikna oluruz, ikna edebilirsek ikna ederiz. Altın kavram, bunun içinde cebir, zorlama, tehdit, silah aradan çekiliyor. 

SİLAHLAR DEVRE DIŞIDIR: Siyaset insanlar için yapılır. Söz konusu olan insandır. Bir siyasetçi için uğrayabilecek en fazla yaptırım yalancı çıkmaktır. Yüzlere bakamazsın. Şunu bir kenara olgu olarak koyalım. Silahlar devre dışıdır. Bütün herkes için geçerlidir; fakat, ısrarla söylüyorum. Belki Pervin Hanım'la beraber Rojava'ya da gideceğiz. Sorunlar olabilir, aradaki makas PKK ile KCK ile örtüşmemiş olabilir. Sorundan bahsediyoruz, çözeceğiz, çözmek zorundayız. Bu saatten sonra ortak meselemiz. Bizim için iyi olan neyse oraya yoğunlaşacağız.

İŞİMİZ ŞİMDİ BAŞLIYOR: Şimdi 120 noktada halk toplantıları gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu kendi seçmenimize değil sadece. İnsanlar gelecek, kaygılarını, önerilerini, itirazlarını dile getirecekler. Onlara cevap olmaya çalışacağız, onlardan ilham alacağız varsa verimsiz bir alana hapsolmuş düşünceleri onları aydınlatmaya çalışacağız. Bizim işimiz şimdi başlıyor. DEM aslında ilk defa kendi gerçek işini görmeye başlıyor. Barış ve müzakere partisiydik. Merak eden arkadaşlar TBMM sitesi açıktır, bu parti hangi konuda kanun teklifi vermiş, ağırlık noktaları neler vatandaşlar bakabilir. Şimdi demokratik alan var. Kürt enerjisi şu an toplumun enerjisinin yanına yedeklenmiyordu.

ÖCALAN PKK ÜZERİNDE SADECE ETKİLİ DEĞİL, BELİRLEYİCİ: Öcalan'ın PKK üzerinde hala ve her zaman güçlü. Gök kubbe altında neresi varsa. Belirleyicidir. Orada bir emir komuta mekanı yok. Orada tartışılıyor bu meseleler. Maaşlı çalışan personel yok. İnsanlar dertleri, itirazları uğruna gelmişler sürecin içine girmişler. Tartışmak ayrı bir şey belirleyici olmak, perspektifini, teorisini oluşturabilmek, güç ve kapasite Öcalan'dadır. Örgüt bunu 24 saat geçmeden çok net, hiçbir şart kipi içermeyen bir mektupla kamuoyuna duyurdu.

KAYYIMLAR: Bir sürü kayyım ve tutuklama benzeri uygulamalar var. Süreci zorlayan şeyler. Artık bu irade de ortaya çıktığına göre demokratik alan böyle genişleyecek. Şart değildir ama demokratik alanı geliştirmezseniz bu barış neşvü nema bulamayacak. İşi artık bu veçhesinden tartışmaya başlamalıyız. İtiraz da katkıdır. 

DEVLET DE İKNA ÇABALARINDA SEFERBER OLMALI: Öncelikle dile dikkat edeceğiz. Derdimiz manşet değil maişet şu anda. Çatışma olmayacak, silah devreden çıkacak. Bunu zorlayan şartlar olduğunda bedenimizi, enerjimizi, zekamızı, birikimimizi bunun önüne set olarak çekeceğiz. Bu herkesin vazifesi. Devlet de bu ikna çalışmaları için seferber olmalı. Bakın polemik diliyle konuşmuyorum. Devlet bu rızayı üretmek için elindeki bütün olanakları seferber etmelidir. Biz seferber olmalıyız. Çok ilkesel bir şeyden bahsediyorum, evrensel hiçbir hak herhangi gerekçeyle rehin alınamaz, baskı altında tutulamaz. İnsanların doğuştan sahip olduğu hiçbir şey herhangi bir şeyle alınamaz. Barış akademisyenleri, kanun hükmündeki kararnameler birçok sıkıntılı alanlar var. Bunun toptan çözümü demokratik alanı genişletmek. Örgüt kendisini beyan etti. Elbette belli düşüncelerim var. Spekülasyon alanını görünce bu süreci korumak bizim boynumuzun borcu. Hedefe kilitlenelim, ufka bakalım. Ufukta 1000 yıllık kardeşliğin ihyası var.

DENİZİ GEÇTİK, ÇAYDA BOĞDURTMAYACAĞIZ: Silah bırakma çağrılarında Türk milliyetçiliği hiçbir zaman bu iradeye katkı sunacak bir pozisyonu tercih etmedi. Bugün onu tercih ediyor. CHP bu kadar net bir katkı durumunda olmadı, bugün var. Temsili gücü yüksek Meclisimiz var. İlkesel olarak barıştan yana olanların şeffaflık talebi, Meclis'te yürütülmesi talebi var. Ve elbirliğiyle. Bilenin bilmeyene borcu var. Ben deneyimimi aktaracağım beriki hünerini aktaracak. Denizi geçtik, çayda boğdurtmayacağız.

TEKNİK VE HUKUKİ ALTYAPI: Önümüzdeki zaman süreçte sayın Cumhurbaşkanı ile yüzyüze değerlendirme, görüşlerimizi aktarma, önerilerini dinleme anlamında belki bir görüşme olacaktır. Herkesin kaygısı, temkinliliği, şüphesi anlaşılabilir. Ne zamana kadar? Düne kadar. Artık soyut bir şey üzerinde gezinip durmayacağımız somutluluğa gedi. Bundan sonra İmralı ziyareti çeşitlenir. Hareket tarzı için gerekli olan altyapı. Bir örnek, silah bırakacaklar, nereye bırakacaklar? Sokağa mı bırakacaklar? Teknik ve hukuki altyapı. Bir kanal İmralı ile açık olacak. Bu konuşuldu. Bir anlamda konuşulmasına gerek yok. Kapalı olması ayıp. Hukuki olarak suç, İslami olarak günahtır bu.

NE SEÇİM NE ANAYASA KONUŞULDU: Bunu bizi dinleyen bütün yurttaşların ferasetine bir cümle ile bırakacağım. Bu kadar Kürt siyasal hareketini izlediniz. Bütün bilinci partimizin seçmenlerinin yaşamsal tecrübelerle edinilmiş. O bilince ulaşabilmek için ağır bedeller ödenmiş, yanılmış, düzeltmiş, yeniden kendini yapılandırmış, bugüne gelmiş. Programımızda yeni bir anayasa talebimiz var. Bu anayasa adı üstünde toplumsal sözleşmedir. İki partinin, iki kişinin, iki kurumun bir araya gelip, Meclis'in yüzde 90'ının bir araya gelip yapmış olması sağlığına delalet değildir. Geri kalan yüzde 5'le de uzlaşmak gerekir. Anayasa apayrı bir konu. Yine şerefimle temin ederek son defa söylüyorum; görüşmelerimizin hiçbirinde ne seçim, ne ara seçim ne anayasa böyle bir şey hiçbir şey konuşulmadı.

Kaynak: Gazete Duvar

  • Etiketler : ÇÖZÜM SÜRECİ
  • YORUM YAP
    Yorumlar (0)

    Bu habere ilk yorum yapan sen ol.

    ÖNERİLENLER