Prestij Gazetesi Yazarı ve Van...
MEBİT

Adil Harmancı Selahattin Demirtaş'ın Van ziyaretini yazdı

Prestij Gazetesi Yazarı ve Van'ın deneyimli Gazetecierinden Adil Harmancı dün Van'a gelen Selahattin Demirtaş'ın mitingindeki izlenimlerini yazdı.İşte o yazı..

Abone Ol

2016-01-08 11:12:00 | Son Güncelleme : 2025-04-19 07:04:51

Adil Harmancı Selahattin Demirtaş'ın Van ziyaretini yazdı

Prestij Gazetesi Yazarı ve Van'ın deneyimli Gazetecierinden Adil Harmancı dün Van'a gelen Selahattin Demirtaş'ın mitingindeki izlenimlerini yazdı.İşte o yazı..

 

 

 

"Biz konuşmadık silahlar konuştu"

 

 

 

Kuşkusuz Kürt meselesi başlı başına bir mesele, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın da dün Van'da düzenlenen mitingde belirttiği gibi "iki günlük" bir mesele değil, "hendeklerin, barikatların ortaya çıkardığı" ve çözeceği bir mesele hiç değil.

 

 

Hele tek başına Türkiye'yi ilgilendiren bir mesele de değil, yine Demirtaş'ın belirttiği gibi "daha köklü" bir mesele bu Kürt meselesi.

 

 

Önceki gün bu köşede Demirtaş'tan beklediğimiz mesajları bir iki başlıkla sıralamıştım, bir tanesi de hakikaten Kürt meselesini sadece Cizre ile açıklamanın mümkün olup olmadığına açıklık getiren bir cümle sarf edilmesiydi, şükür o cümleyi duyduk.

 

 

Evet, bu sorunu yaratan hendek ve barikatlar değildi, çözecek olan da, çok daha kapsamlı bir sorundu ve hükümet de Ankara'dan bunu göremiyordu.

 

 

Demirtaş konuşmasında, "Daha kaç kişinin ölmesini istiyorsunuz, kaç kişi öldüğünde bunu zafer sayacaksınız?" diye sorduğunda da bu yöndeki görüşünü pekiştirmeye çalışıyordu.

 

 

Ne hendekler, ne de hükümetin "öldürme" pozisyonu doğru bir yaklaşım, doğru bir tercih değildi.

 

 

Üstelik bu tutumlar "esnafı, işçiyi, köylüyü, tüccarı zor duruma" düşürürken, "işsizliğe, yoksulluğa da yol açıyor"du.

 

 

Yer yer "senin başkanlığı tartışma gibi bir hakkın varsa bizim de özyönetimi tartışmaya açma hakkımız var" türü zıtlaşmaya götüren bazı sözler edilse de Demirtaş'ın vermek istediği mesajlar genel çerçevesiyle olumlu ve barışa katkı yapacak mesajlardı.

 

 

Zaten 10 maddelik "mutabakat deklarasyonunu" hatırlatması da "çözüm" için iyi niyetini ortaya koyuyordu.

 

 

Bir yandan da siyaset yapıyorsunuz, tabanınızı korumanız gerekecek, verilen bazı mesajlarda bunu anlıyorsunuz ve anlayışla karşılıyorsunuz, ancak mitingdeki konuşma üslubu tamamen insanın öldürülmesinin reddi üzerineydi.

 

 

"Asker de bizim kardeşimiz üzülüyoruz" derken seçilen cümleler samimiydi.

 

 

Ve şu an olup bitenler için en can alıcı söz sanırım, "biz konuşmadık silahlar konuşmaya başladı" sözüydü.

 

 

Tabi bu arada "biz haklıydık" gibi bir temaya yer verilse de, çatışmanın olmaması için aslında konuşulması gerektiğini ifade etmesi de önemliydi.

 

 

Gerçekten de İran, Irak ve Suriye'deki gelişmeleri de ilgilendiren bu denli köklü bir sorun için Türkiye özelinde, en azından şu aşamada, konuşmaktan başka bir çözüm olmadığını, silahın, "propaganda" dışında başka bir işe yaramayacağını anlamak için tüm bir bölgenin deney tahtasına çevrilmiş olması gerekmiyor.

 

 

Silah bazen en haklı bir tartışmayı bir anda söndürüverebiliyor.

 


Çok haklı iken, yersiz şiddet, sizi dünya kamuoyunun gözünde "haksız" konuma düşürebiliyor.

 

 

Üstelik kimlik, dil, statü arz eden ve ülkesel değil, bölgesel olan Kürt sorunu gibi bir sorunu birinin barikatlarla izaha çalışması, diğerinin de "bir kişi kalmayana dek" gibi bir yaklaşımla bu barikatların üstüne gitmesi yine Demirtaş'ın ifadesiyle "felaketten" başka bir sonucu doğurmayacaktır.

 

Başta da belirttiğim gibi, siyaset gereği sarf edilen bazı özel sözler dışında, barış, çözüm ve akılcı yol adına dile getirilen bu mesajların taraflarca iyi değerlendirilmesi umuduyla…

 

  • Etiketler : Van Haber
  • YORUM YAP
    Yorumlar (0)

    Bu habere ilk yorum yapan sen ol.

    ÖNERİLENLER