2011-03-30 15:00:00
YGS SONRASI LYS STRATEJİLERİ
2011 YGS geride kaldı. Ancak üniversiteye hazırlanan öğrenciler için sınavın etkisini unutmak pek mümkün görünmüyor. Önceki yıllara göre daha uğraştırıcı, zaman alıcı ve yorucu soru tiplerinin sorulması, öğrencilerde olumsuz bir eti yarattı.
Peki YGS’nin üniversiteye girişteki etkisi nedir, hedefine ulaşamayan öğrenciler neler yapmalı, bundan sonra nasıl bir strateji izlenmelidir?
Öncelikle kısaca YGS’i hatırlayalım: YGS, üniversiteye girişte ilk aşama sınavıdır ve neyi okumak isterse istesin, bütün öğrencilerin girmek zorunda oldukları bir sınavdır. Sorulan soruların hepsi 9. sınıf müfredatıdır. Bu müfredattaki soru tipleri analizi, sentezi ve yorumlama gücünü ölçer. Bu soru tiplerinde başarılı olabilmeleri için, öğrencilerin iyi bir muhakeme gücüne sahip olmaları ve sorunun kökünü anlamaları gerekir. Kitap okumayan ve düzenli paragraf sorusu çözmeyen öğrenciler, YGS’de başarılı olamazlar. Ayrıca pozitif düşünemeyen ve farklı kaynaklardan soru tiplerine alışmayan öğrenciler de bu sınavda istedikleri performansı gösteremezler.
YGS, ciddi bir konsantrasyon gücü gerektiren bir sınavdır. Müfredatta bulunan konuların büyük çoğunluğu, öğrencinin çok yönlü düşünmesini gerektirecek konulardır. Yani sosyal yönleri gelişmiş öğrencilerin daha başarılı oldukları bir sınav.
Aslına bakılırsa bu yılki YGS’nin, geçen yılkinden çok farkı yok. Hemen hemen aynı konulardan sorular soruldu. Ancak geçen seneye göre sorular daha karmaşık ve yorucuydu. Öğrencilerin büyük çoğunluğu süreyi yetiştirememekten yakınıyor; deneme sınavlarında gösterdikleri performansı, sınavda gösteremediklerinden yakınıyor ve soruların zor olmasından yakınıyor.
Şimdi gelin bunların sebeplerini araştıralım.
Öğrenci arkadaşlarım bana kızacaklardır, ancak ne kadar kızarlarsa kızsınlar, ben onların yerinde olsam, şu pırlanta tespitlerden faydalanır, bu şekilde LYS’ye başlarım.
Benim dikkatimi çeken birinci husus şu: Deneme sınavlarında, sınavın bitmesine bir saat kala sınavdan çıkan arkadaşlarım süreyi yetiştirememişler. Demek ki bu arkadaşlarım, sınava hazırlanmada çok önemli bir etkisi olan zamanla yarışı öğrenememişler. Zamanla yarış, süreyi asla hızlı kullanmak değil, süreyi doğru kullanmaktır. Yani soruları hızlı çözmek değil, her soruya gerekli süreyi ayırmaktır. Sadece deneme sınavlarında değil, soru çözümlerinde mutlaka öğrencinin süreyle yarışması gerekir. Şimdi diyecek ki bazı arkadaşlarım, “saatim yok”. Hemen hatırlatayım: Bir milyoncularda kronometreler 1 liraya satılıyor.
İkinci dikkatimi çeken husus şu: deneme sınavlarında gösterilen performans, gerçek sınavda gösterilememiş. Burada sadece bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum. Deneme sınavlarında cep telefonunu kapatmayan, birkaç kez tuvalete giden, samimi olduğu arkadaşının yanında deneme sınavına giren arkadaşlarım, sınava iyi bir hazırlık yapmışlar mıdır acaba? Bence yok…
Üçüncü husus şu: Efendim paragraf sorusu çok uzunmuş. Biz rehber öğretmenler boğazımızı yırttık, okuyun, okuyun, okuyun diye… Okumuyoruz arkadaşlar ya da sağlıklı okumuyoruz. Bununla birlikte, efendim felsefe soruları hiç beklemediğimiz yerlerden çıktı. Bu şekilde düşünen arkadaşlarım acaba yıl boyunca kaç tane felsefe sorusu çözdüler? “Tarih soruları zordu.” Hayır arkadaşlar tarih soruları, son yılların en kolay sorularıydı. Ancak tarih sorularının, yorum soruları olduğuna inandınız ve bu yüzden size zor geldi.
Lütfen arkadaşlar, lütfen LYS’de aynı hatalara düşmeyelim. Eğer emeğinizin karşılığına almadığınızı düşünüyorsanız, kaybedecek bir tek dakikanız dahi yoktur. Çok daha ciddi bir sistemle çok daha sağlıklı çalışmanız lazım.
Ortalıkta bazı spekülasyonlar da dolaşıyor ve bunlara enerjimizi harcayıp zaman kaybediyoruz. Mesela şu kadar puan aldım ve şansım tükendi; şu bölüm için ihtimalim kalmadı, ne yaparsam yapayım şu bölüme giremem gibi doğruluğu olmayan söylemler dolaşıyor. Unutulmamalıdır ki YGS, LYS puanlarının % 40’ını etkiliyor. Yani en berbat YGS performansı olsa bile, bir öğrencinin şansı % 60 oranında devam ediyor.
Bu yıl tüm öğrencilerin % 63’ü üniversiteye girecek. Bu gerçekliği unutmamak lazım. MF (Sayısal) öğrencileri, barajı aşmaları halinde birçok bölüme girebiliyorlar. Örneğin Fizik, Biyoloji, Jeoloji Mühendisliği, Zootekni, Botanik, Su Ürünleri Mühendisliği bu bölümlerden bazıları.
TM (Eşit Ağırlık) öğrencileri ise toplamda (OBP ile birlikte) 260 puan aldıklarında İşletme, Arkeoloji, Antropoloji, Eşit Ağırlıklı Programlar, İktisat gibi bölümlere girebiliyorlar.
Yine TS (Sözel) öğrencileri TS-1 ve TS-2 puan türlerinde 345 gibi bir puanla Tarih, Basın Yayın, Gazetecilik, Sanat Tarihi gibi bölümlere girebileceklerdir. Dil öğrencileri de barajı aştıkları anda bir çok bölüme rahatlıkla girebileceklerdir.
Sosyolojik bir gerçekliği daha unutmamak lazım: Bölgemiz gençleri, batı bölgesine göre KYS’de çok daha başarılıdırlar. Çünkü LYS, bilgi gücüne dayalı, sistemli çalışma yapan öğrencilerin dişine göre bir sınav.
Şimdi bütün öğrenci arkadaşlarımdan isteğim şu: bir an önce başlayın… YGS’de sistem sizlerin dayanma gücünü ölçmüştür. Kimin dayanabileceğini, kimin vazgeçeceğini ölçmek istemiştir. Yorucu ve ve zaman alıcı sorular bu yüzden seçildi. Duygusallığa yer vermeden ve kendinizi yanlış anlamadan, bir an önce yeniden sarılın kaleminize. Eğer üniversiteyi okumak istiyorsanız, mutlaka bu başlangıcı yapmanız lazım. Unutmayın, daha önce de bunu yapabildiniz. Birkaç kez vazgeçtiğiniz oldu, ama yeniden başladınız. Şimdi kendinize yeniden bir şans vermenizin tam zamanı. Yumruğunuzu sertleştirin ve sorulara darbeler indirmeye başlayın. Daha net, daha sade, daha bilinçli ve daha doğru bir çalışmayla, her zamankinden çok daha güçlü başlayın. Gün kendinize inanma günüdür, gün kendi benliğinize sarılma günüdür ve gün kendi efsanenizi yeniden yazma günüdür. Şimdi çevirin yüzünüzü güneşe ve güneş olmaya devam edin.
Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü…
* Öğrenci arkadaşlarımın kafalarına takılan sorular varsa, buradan sorabilirler.