2012-01-30 15:00:00
Çocuğum… On sekizindeyim henüz Sıcak düşler haykıran bir bahar çiçeğiyim Karanlıklar içinde bir dost eli.
Ölümün pençelerine düştüm Dotmam Çaresizim, ölüm çağırıyor beni Oysa bir çocuğum hala Nasıl konarım çiçeğine ölümün Okşamadım daha hayatın gülen saçlarını Gülmedim doyasıya Nasıl deşer yüreğimi ölüm kuyusu Enkaz altındayım, “geleceğim” diyorsun
Sesini duyuyorum, “geleceğim” diyorsun
Gel artık Dotmam, üşüyorum…
Gelmedin… Hala bekliyorum Bu sabah şafakta gelecektin Akşam çöktü, hala yoksun Yine mi kar düştü Çölemerik yollarına Yine mi üşüyeceksin sen
Aah toprağımın narin çiçeği Biliyorum… Üşüyeceksin, ağlayacaksın da Bir ölüm de orada var çünkü, bir ölüm de orada… Kar mı yağmış ne olur Nasılsa buz tutmuyor mu o naylon çadırları Nasılsa güneş sönük değil mi Aah Dotmam ah Hala tütüyor mu etekleri dağların Hala o dertli sigara çekişlerinde Yorgun bir ülkeyi andıran bakışlar var mı Van Gölü’ne karışıyor mu ıslıkları Çöplüklerde sabahlayan çocukların
Biliyorum, sen de ağlayacaksın benim gibi Çocuklar da, halkım da ağlayacak Yine nefesleyeceğiz avuçlarımızı üşüyen çocuklar gibi Yorgun düşleriyle üşüyen çocuklar gibi
Yine nefesleyeceğiz avuçlarımızı Yunus gibi…
Bakışlarının izi doğuyor karanlıklara Dotmam Koca enkazın ardından ağlayan bakışlarının
Bazen duvarlara çiziyorum devrimci gülüşlerini İçime gömüyorum dudaklarının sessizliğini Şimdi ölümün pençesindeyim Dotmam Çaresizim, ellerimi uzatıyorum sana, betonlar arasından Sessizce bir gülüş beliriyor yüzümde Soğuk bir duvar tutuyor sadece ellerimi Kanlı izler bırakıyorum enkazın en derinine Yaralarıma parmaklarımı banıp İsmini yazıyorum ülkemin
Üşüyen bebekleri, ağlayan anneleri Alevlerin arasından yükselen çığlıkları Buz tutan çadırları, Tamara’yı…
Sonra seni yazıyorum karanlığa Yine saçıyorsun devrimci gülüşlerini Yine dalgalanıyor hafifçe saçların Oysa ben ölümlerdeyim Dotmam
Günlerdir seni bekliyorum, umutla Yine mi çığ düştü Şemdinli yollarına Yine mi toprağına gömüldük metropollerin Aah toprağımın narin çiçeği Biliyorum, ağlıyorsun şimdi sen de Senin de yastığında kurumuş gözyaşların Be
tonlarda kuruyan benim yaşlarım gibi Bir Newroz ateşi gibi yanmaktayım oysa
Ülkem kadar yasağım, halkım kadar masum
Biliyorum Dotmam, biliyorum Yine gözlüyorsun yıkılan binaların ardından Upuzun kıvrılan yolları Yine ağlıyorsun sen Bitkin ve çaresiz Bense ölümlerdeyim Birazdan son mektubumu yazacağım sana Kan kusan betonların arasından Birazdan el sallayacağım enkaz yığınlarından
…Ve gözlerimi kapatacağım… Sonsuza dek
Birazdan ölümsüzleşeceğim Toprağımın ülkesinde… Çocuğum… Dik bakışlı, narin gülüşlü çocuk Bir kurşun sesiyle sancılanmış annem Bir çatışma ortasında doğmuşum ben İçi yaralanmış solgun ay ışığının
Bir Ekim günü kırıldı bedenim
Bedenim paramparça şimdi
Burası çok soğuk Dotmam, üşüyorum
Hani bakışlarınla örterdin ya güneşi
Ateşimi de ört şimdi, ateşim üşümesin
Van’ımı da ört şimdi
Van üşümesin!