2012-09-20 15:00:00
Son zamanlarda başbakana mektup yazan aydınlar modası başladı. İlk bakışta, bunun güzel bir hareket olduğunu düşünüyor insan. Ama mektuplarının içeriğine bakıldığında, bu ülkenin aydınlarının yıllardır yaptıklarının aynısı görülüyor: Savaş çığırtkanlığı.
Tarihte ülkelerin dengelerini aydınlar kurmuşlardır. Ne zaman nerede olumsuz bir durum, savaş, katliam, kıtlık, sürgün gibi durumlar olmuşsa, o ülkenin aydınları insanlarının yanında yer almışlardır ve bu durumların bitmesi için en önde saf tutmuşlardır. Aydının görevi budur. Aydın liderdir, öncüdür, yol göstericidir, fedakardır, ilericidir. Aydın yurtseverdir, halkının aşığıdır. Aydın toprak sevdalıdır, uzun solukludur ve insan sevgisine sahiptir. Aydın tüm yurttaşları eşit sayar ve kimseyi ayırt etmez. Aydın tarafsızdır ve kimseden yana tavır almaz. Aydın özgürlükçüdür, barışseverdir, müzakere sevdalısıdır.
Şimdi bu sıfatların kaçı Türkiye aydınında var? Hiçbiri…
Türkiye aydını savaş çığırtkanlığından ve kişisel menfaat mücadelesinden başka hiçbir işe yaramadı, yaramıyor. Türkiye aydını yıllardır savaş rantçılığı yapıyor. Türkiye aydını barış için kılını kımıldatmadı, kımıldatmıyor.
Türkiye aydını, aydın olmayı hak etmiyor.
Televizyon dizilerinin en az yarısı savaş rantçılığı yapıyor. Dizilerin yönetmenlerine “aydın” diyoruz.
Sinema filmlerinin en az yarısı savaş rantçılı yapıyor. Filmlerin yönetmenlerine “aydın” diyoruz.
Haber kanallarındaki sözüm ona yorumcuların en az yarısı savaş rantçılığı yapıyor, onlara da “aydın” diyoruz.
Gazete köşelerinde yazanların en az yarısı savaş rantçılığı yapıyor, adına “aydın” diyoruz.
Cenaze törenlerinde barış için mesaj vermeleri gereken sanatçılara “aydın” diyoruz.
Yıllardır Kürtlüklerini saklayan ama Kürt Kimliği konuşulunca, Kürt olmakla övündüklerini söyleyen, sonra da Kürt kimliğiyle alay edercesine filmler yapan soytarılara “aydın” diyoruz.
Savaşı yaşadığını iddia eden ama Nişantaşı barlarından çıkmayan lümpenlere “aydın” diyoruz.
Daha önce Kürt illerinde komutanlık yapan ve sonra emekli olup kravat takıp tv programlarında sözüm ona terörle mücadele tartışmaları yapan göbeklilere “aydın” diyoruz.
Danışmanı olduğu siyasi lideri yanlış yönlendiren ve her geçen gün ölümlere sebebiyet veren danışmanlara “aydın” diyoruz.
Halkın oylarıyla meclise girmiş ve zavallı bir devekuşu gibi başını bacaklarının arasına alıp, bir damlacık cesaret gösteremeyen milletvekillerine “aydın” diyoruz.
Ömrü demokrasi mücadelesi saflarında geçmiş, şimdi mecliste ölümleri izlemekten başka hiçbir işe yaramayan sosyalist milletvekillerine “aydın” diyoruz.
Sendika adı altında aklı sıra alternatif modeller için emekçilerin yanında tavır alan sendika yöneticilerine “aydın” diyoruz.
En sonunda, “Türkiye’nin ablası” olduğunu söyleyen ve şehitler için ne yapılması gerekiyorsa başbakanın emrinde olduğunu söyleyen ciğeri üç kuruş etmez yalakalara “aydın” diyoruz.
Şimdi soruyorum, bu nasıl aydın olmaktır? Şimdiye kadar barış için neler yaptınız? Kaç basın açıklaması yaptınız? Kaç kitap yazıp, kaç film yaptınız? Öldürülen bu kadar masum insan için ne zaman tepkinizi ortaya koydunuz? Hangi öldürülen insanın ailesine başsağlığı dilediniz? Roboski katliamında neredeydiniz? Öldürülen bunca gerilla ve asker karşısında vicdanınız nasıl rahat hareket edebiliyorsunuz?
Size değer veren, sizi sayan, size bağlı olan üç-beş hayranınıza savaşın kötülüğünü anlattınız mı?
Peki sizin hiç çocuğunuz öldürüldü mü? Babanız öldürüldü mü? Siz hiç yetim kaldınız mı? Sizin gözünüzün önünde kardeşiniz vuruldu mu?
Nasıl aydın olmaktır bu?
Siz aydınsanız Musa Anter kimdi? H.Dink, Gaffar Okkan, Yılmaz Güney, Deniz Gezmiş kimdi? Siz aydınsanız, Ahmet Kaya kimdi? Mustafa Suphi, Pir Sultan, Ş.Bedrettin kimdi? Siz aydınsanız Mevlana kimdi? Yunus Emre, Mahir Çayan, Leyla Kasım, Fahrettin Altay kimdi? Siz aydınsanız, Çetin Emeç kimdi? Nazım Hikmet, Ahmet Arif, İlhan Erdost, Metin Göktepe, Ferhat Tepe kimdi? Siz aydınsanız, demokrasi için mücadele etmiş ve canından olmuş onlarca değerli yürek, onlarca lider kimdi?
Siz aydın olamazsınız. Siz ancak savaş rantçılığı yapıp, siyasetçilere yalakalık yaparsınız. Çünkü sizin, barış isteyecek yüreğiniz yok. Çünkü siz faşizmin kanından besleniyorsunuz. Çünkü siz bu ülkeye ve bu ülkenin insanına aşık değilsiniz.
Çünkü siz barışsever değilsiniz.