2012-12-08 15:00:00
500 yıl yaşamış olsaydım, aklıma Van’ın hava kirliliğinin bir gün dünya gündemine oturacağı gelmezdi. Çok yazık!
Yazıyı yazarken, aklıma birkaç yıl öncesinde yaptığımız bir şey geliyor. Şemdinli’den Van’a kahvaltı yapmaya gelirdik. Şaka yapmıyorum, 250 km yol gelirdik ve Van’ın o eşsiz sabah atmosferinde kahvaltı yapardık. Yeryüzünün hiçbir ziyafeti, o kahvaltının tadını vermezdi. Ama kahvaltıdan hemen sonra, Cumhuriyet Caddesi’ndeki kısa yürüyüş, belki dünyanın en güzel yürüyüşüydü.
Sabahları uyandığımızda, balkonlara çıkıp kollarımızı gererek derin bir nefes almak, dünyanın en güzel nefesiydi, sanki.
Şimdi ise sabahları uyandığımızda, dışarıya çıkar çıkmaz ilk yaptığımız şey hapşırmak.
Ne oldu güzelim memlekete? 7.2 gibi koca bir şiddetin deviremediği bir kenti, bizim duyarsızlığımız mı devirecek?
Şimdi bazıları çıkıp yine yorum yapacak ve yorumlarında, “yazar bey hep hükümeti eleştiriyor” diyecek. Biz yanlış giden şeyleri eleştiriyoruz. Yanlış yapan kim olursa olsun, bu kentin yücelmesi için yapılmayanları eleştiriyoruz. Derdimiz tabi ki eleştiri değil. Derdimiz, bu kentin sorunlarını dile getirmek. Bu kentin yalnızlığına ortak olmak, bu kentin insanlarının yaralarını sarmaya çalışmak.
Bakın yaklaşık 10 gündür, Van’ın hava kirliliği neredeyse bütün dünyanın gündeminde. Ama ilimizden hangi yetkili hangi açıklamayı yaptı, hangi çalışmaları yürüttü, hangi çözümü buldu?
Dünya 27.si olduk!
Evet başarılarımızda değil, hava kirliliğimizde dünya 27.si olduk.
Çok acı. Dünyanın en kirli 27. kenti.
Bu neden kaynaklanıyor?
Neden daha önceki yıllarda böyle bir sorun yaşanmadı da bu yıl yaşanıyor? Yanıtı çok basit ve çok net: Çünkü Sosyal Yardımlaşma’dan kömür yardımı en çok bu yıl yapıldı da ondan.
Şu hale bakın, insanların ısınmaları için kömür dağıtılıyor ama bu kömür hastalık saçıyor. Kömürün kalitesi ne ölçüde? Kim, nasıl ölçtü? Daha önce denendi mi, deneme sonuçları nasıl? Normal standartlara uygun mu? Bu soruların yanıtları yok.
Ayrıca kömür nerden geliyor, nerede üretiliyor, kim alıyor, kim hangi şartlarda dağıtıyor? Bu soruların yanıtları yok.
Her zamanki gibi yerel yetkililerimiz susuyor ya da yeterince konuşmuyor. Oysa bir çok farklı açıdan dünya standartlarında bir kentimiz var. Yaşam kalitesi en yüksek olabilecek illerden biri. Tarıma ve hayvancılığa elverişli bir iklimimiz var. Ama ilimizde nereye gitseniz, insanlar ilgisizlikten ve sahipsizlikten yakınıyor.
Deprem sonrası doğru dürüst yapılan tek yardım, kömür yardımıydı. Bu da hayatı tehdit ediyor. Hayatı tehdit eden bir yardımın ya da desteğin yapılmaması daha iyidir.
Ha eğer yardım yapılacaksa, en ucuzundan değil, en kalitelisinden yardım yapılmalı. Çünkü bu kentin insanları, son bir yıldır o kadar çok bedel ödedi ki, en kalitelisine layıktır.
Bakın TOKİ’ler ne durumda? Aylar önce bitirilmiş olması gerekiyordu ama sorunlar diz boyu. TEDAŞ faturaları bütün dünyaya bir standartta geliyor, Van’a farklı bir standartta geliyor. Trafik asayişi rezalet. Hemen her gün şehrin göbeğinde kazalar oluyor. Bu kazarlın büyük çoğunluğu, trafik ışıklarının yanmamasından kaynaklanıyor.
Anlaşılan, TEDAŞ ışıkları yakmıyor ki fazla yakmasın! Siz yakın kardeşim, ışıklarımızı yakın, biz zaten fazlasıyla ödüyoruz!
Daha önce de yazdığım bir şey vardı. Daha önce dediğim, aylar önceydi. Aylardır bir bina yamulmuş. Hacı Bekir Caddesi’nde, Niyazi Türkmenoğlu Lisesi’nin karşısında, Özberk Fırını’nın yakınında… Daha da adres belirtmeme gerek var mı? Bu binayı kimse görmüyor mu? Bu bina yıkılmak üzere, yamuk duruyor ey bu kentin yetkilileri. Yamuk duruyor. Bu binanın yanındaki evlerde insanlar yaşıyor, her gün binlerce insan bu binanın önünden geçiyor. Bu binanın etrafına çekebilecek bir emniyet şeridiniz bile yok mu?
Yoksa bu kentin boynu, bu bina gibi bükülsün mü istiyoruz? Hayır bu asla olmayacak! Bu kent, tarihin en çetin zamanlarına tanıklık etmiş bir kent. Bu kent maviyle yeşili özgürleştiren bir kent. Bu kentin aşkı bir ateş yakıcılığında, bir şiir tadındadır.
Ayıptır söylemesi, bu kentin kirliliği bile bir senfoni güzelliğindedir.