2014-07-27 15:00:00
Dilencilik sorununu daha önce yazmıştım.
Yazsak da, çırpınsak da, eleştirsek de gören yok, duyan yok, uğraşan yok.
Ya bir memleket bu kadar mı sahipsiz olur? Eskiden her köşe başında dilenci vardı şimdi her adım başında... Ben bu yazıyı yazarken bile, karşıma dilenci dikiliyor. Odama kadar girmiş!
Sayın yetkililer ve çok değerli halkım…
Dilencilik bir ayıptır, bir utançtır. Dilencilik, bir ekmek kapısı değildir. Dilencilik, bir iş değildir. yetimlerin, yoksulların, fakirlerin ekmek teknesi değildir. bir çözüm değildir. Dilencilik, yetkililerin kulak tıkayacağı, duyarsız davranacağı bir konu asla değildir.
Dilenciye verilen para, bir yardım değildir. Onu sokağa, dilenmeye, tembelliğe, kula kul olmaya teşviktir.
Dilencilik, emek hırsızlığıdır.
Muhtaç olan insan asla dilenmez.
Bunun için, halkın da yetkililerin de bu konuda doğru adımlar atması gerekir. Duygusallığa girip de bu insanları emek hırsızlığına teşvik etmeyin. Buradan bas bas bağırıyorum: Dilencilere para vermeyin!
Yetkilikler bu konuda neden duyarsız davranıyor? Artık dilenciden geçilmiyor. Ama bir tek yetkili kişi, kurum, kuruluş bu işe el atmıyor. Kimse sizden bir lütuf beklemiyor. Görevinizi yapın. Görevinizi yapmak zorundasınız.
Peki kim bu işten sorumlu?
Devlet yetkililerinin çoğu torpille başa gelmiş. Emek yerine emek hırsızlığı, görev yerine yetki pazarlığı ön planda. Çoğu işini bilmiyor. Yetkilerinin ve görevlerinin ne olduğunu çoğu bilmiyor. Çoğunun gözü koltukta, çoğu ihaleleri, arsa pazarlıklarını düşünüyor. Çoğu birbirinin değirmenine su taşır. Çoğu birbirinin yalakası…
Hal böyle olunca, kentlerimizin sorunları da büyür de büyür. Sorunlar küçükken, ilgili yetkililer kıllarını kımıldatmazlar. Sorunlar büyüyünce de kokuşmuş sistemin bir parçası oluverir.
Kentimizin sorunlarına da baktığımda, “ya Allah aşkına hiçbir yetkilinin gözü yok mu ki, bunları görmüyor mu ki müdahale edilmiyor” diye düşünüyorum.
Valilik…
Eğer sayın vali , vali yardımcıları ve valilikteki diğer yetkililer sokağa çıkmıyorlarsa, etrafta olup bitenleri görmüyorlarsa, pencerelerinden dışarı baksınlar, bu rezaleti görürler. Çünkü dilencilerin en yoğun olduğu yerlerden biri de valilik binası çevresi.
Siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, diğer resmi kurumlar…
Ve en iyi başardıkları şeyin, halktan uzak olduğu vekillerimiz…
Nerdesiniz?
Belediyelerimiz…
Halkın belediyeleri… Umudun belediyeleri… Çalışmanın sembolleri… Hepsini anladım da, halkın belediyeleri neden susuyor ve kılını kımıldatmıyor? Buradan açıkça belirtiyorum. Kimse alınmasın, darılmasın. Dilencilik sorunu, belediyelerimizin büyük bir ayıbıdır. Demokratik özerklik modelinin uygulanmasına geçişi sağlayacak en önemli kurumlar, belediyelerdir. Ama eğer belediyeler, sokaklarda bebeklerini bu işe alet ederek ve her geçen gün sayıları artarak devam eden dilencilik sorununu görmüyorsa, bu büyük bir eksikliktir.
Yüzlerce zabıta var, bu zabıtalar nasıl görevlendirilmiş, nerde görevlendirilmiş?
Biz, gidin insanları yaka paça alın, onları dövün demiyoruz. Ama müdahale etmeniz lazım. Bunu görün, bunu bilin. Bu sizin göreviniz.
Ve unutmamamız hiçbirimizin unutmaması gereken bir husus daha var: Van sokaklarında bir tek dilenci bile kalmışsa, A’dan Z’ye hiçbir yetkili, kurum, kuruluş işini yaptığını düşünmesin. Çünkü bu dönemde hiç kimsenin görevini ihmal etmeye lüksü yoktur!