2015-01-30 15:00:00
HDP’NİN ZAFERİ NE ANLAMA GELİYOR?
Büyük bilge Musa Anter uzun yıllar önce “İnanıyorum ki biz Kürtler bir gün Türkiye’ye demokrasiyi getireceğiz.” demişti. Sanırım o günler geldi gelecek. Hem de bütün engellemelere, baskılara ve dayatmalara rağmen…
Demokrasiyi bu ülkede inşa etmek için nelerin feda edildiğini düşünüyorum da… karşıma korkunç sayılar çıkıyor. Ama her şeye rağmen Kürtler ve demokrasi sevdalıları, demokratikleşme yolunu adım adım, santim santim yürüdüler.
Kolay olmadı… Ve daha yürünecek çok yol var. Ama son günlerde Türkiye’de umut verici gelişmeler oluyor. Günlerdir neredeyse bütün tartışma programlarında HDP’nin seçim taktikleri konuşuluyor. Bir çok yazar, aydın, sanatçı oyunu HDP’ye vereceğini açıkladı.
Farkında mıyız bilmiyorum ama HDP zor ama önemli bir şeyi başarıyor. Demokrasi adına zafere ilerliyor. Bütün ulusal ve yerel seçim anketlerinde en şaşırtıcı sayılar HDP ekseninde ortaya çıkıyor. Hal böyleyken bir çok çevre de rahatsızlığını dile getirmeye başladı. Tabi bu ülkede ne zaman Kürtler ile ilgili eleştiriler yapılsa, direkt milliyetçi, ırkçı, faşizan söylemler baş gösteriyor.
Bu çevrelerin kendi adına endişelenmeleri normal. Çünkü Kürtlerin zaferi, bu ülkedeki ırkçılığın sonudur. Ama ülke adına endişelenmeleri gereksiz. Çünkü Kürtlerin zaferi, demokrasinin zaferidir. Kardeşliğin, barışın, çok renkliliğin zaferidir.
Bu zafer gelecektir. Öyle veya böyle bu zafer kazanılacaktır. Hani Erdoğan’ın sık sık söylediği bir söylemi var: “İsteseler de istemeseler de…”
Evet isteseler de istemeseler de, bu ülkede demokrasi kazanacaktır.
Ama şu da bilinmelidir ki ırkçı ve ötekileştiren söylemler, bu ülkeye de bu ülkede yaşayanlara da hiçbir şey kazandırmayacaktır. Yakın geçmişte bunu net olarak gördük.
Kürtlere karşı hemen hemen bütün platformlarda tehditler savruldu, insanların kültürel değerleri görmezden gelindi ve insanların onurları hiçe sayıldı. Ama bunların hiçbiri demokrasi ilerleyişini durduramadı.
Geçen seçimlerin birinin arifesinde, Van’da başbakan konuşuyordu, onun 150 metre ötesinde insanlar linç edildi. Olaya hiçbir tepki göstermemesini bırakın, başbakan linç girişimini izlerken, kürsüden gülümsüyordu ve etnik siyaset yapanları tehdit ediyordu.
Hakkari’de başbakan ya sev ya terk et gibi sert askeri söylemiyle insanları açıkça tehdit etti.
Ne zaman bir HDP politikacısı çıkıp da konuşsa, ardından hükümet adına bir açıklama gelirdi ve konuşan, etnik siyaset yapmakla ya da milliyetçilikle suçlanırdı.
Ne zaman bir Kürt sanatçısı, politikacısı, öğretmeni, öğrencisi, esnafı, köylüsü bir başarıya imza atsa, hep tehdit edildi ve etnik kimlik siyaseti yapmakla suçlandı.
Kürtler, Iğdır’da belediyeyi kazandığında, bu ülkenin adalet bakanı bunu bir tehdit olarak gördü.
Peki sorun nedir? Neden her seçim öncesinde Kürtler potansiyel bir bölücü ve tehdit unsuru olarak görülüyor?