2015-08-13 15:00:00
"Bugün bayram mı Enisa’m? Ne bu hazırlıklar şimdi? Bayramsa eğer; sen neden hala çalmadın kapımı? Çocuklar neden koşmadı hala bu tozlu yollarda? Neden hiçbir çocuk ağlamadı henüz, düşüp dizini kanattığı için? Niçin kimse aramadı beni sevinçle? Bayram gelmedi değil mi, itiraf et! Gelseydi, sen de gelirdin bana…
Kapının arkasına saklanıp yine korkuturdun beni, Sonra da özür dilemek için gelir sımsıkı sarılır tüm içtenliğinle öperdin. Ve ben her zaman ki gibi sana çok kızar Çekerdim gözlerimi, mavi mavi bakan gözlerinden ve otururdum çekyata, ‘Gözlerini gözlerimden çekişin ölümümden başkası değil’ deyip Aşık ederdin yine beni kendine; Tekrar ve ilk günkü heyecanla ve tertemiz, saf; Dayanamaz, koşar atlardım boynuna ben…
Gelmedi değil mi bayram gelmedi, Kandırıyor bu millet beni her defasında, Yoksun ki burada, yanıbaşımda Enisa’m! Nerede bayram? Nerede çocuklar? Kimse kimsenin kapısını çalmıyor Enisa’m! Kimse kimsenin yarasını da sarmıyor! Ve hiç kimse ama hiç kimse zerre kadar tebessüm bile etmiyor, Şeker toplayanlar da yok ortada şeker dağıtanlar da, Bu nasıl bayram be Enisa’m? Masaya ikimiz için tabak koymamışlar, Bu yemekler neden başkası için hazırlandı ki ha Enisa! Bu hazırlıklar bayram hazırlığına benzemiyor ki Bu olsa olsa bir cenaze hazırlığı. Nereden geldiğini bilmediğim bir gelenek ve tabaklarda helva; Ne oluyor Enisa’m, ne saklıyorsun benden; Gözbebeğinden, sevdandan…
Yok, Enisa Yok! Anladım artık, bugün bayram günü değil; Bugün yas günü! Niçin bu kadar acele ettin gitmek için? Ben mutluluk beklerken sen hüznü bıraktın bana Onca hüzünden sonra mükafatım yine hüzün mü? Enisa’m, herşeyi geçtim de; Çocuklara eve gelin; size şeker vereyim demiştim, Söylesene, ben şimdi bu çocuklara ne vereyim? Hangi ‘SEN’ yürekli çocuğu bu kapıdan geri çevireyim? Beni bu çıkmaza sokmak için neden bu kadar acele ettin, Ve ben seni bu şekilde;
Gönül rahatlığıyla nasıl uğurlayayım Enisa’m ha nasıl?" …