2015-08-15 15:00:00
Geçmişten günumuze sürekli insanoğlu uzerine çalışmalar,araştırmalar,incelemeler ve kitaplar yazıla gelimiştir.Yapılan tüm bu çalışmalar sonucunda bircok din insanı,bilim insanı, düşünür,aydın ve filozof insanın aklıl sahibi olan ,düşünebilen ve tercih edebilen vasıfları üzerinde birleşmislerdir.
Ancak oluşan olaylara ve durumlara baktığmız zaman aklını,düşüncesini ve tercihini kiraya yada kulanmamak üzere bir kenara bırakmış sadece beden olarak yaşamayı felsefe haline getirmiş bir et ve kemik yığınından oluşan insan figürüyle karşılaşmaktayız.Bu durumda oluşan tüm bireysel,toplumsal ve evrensel sorunlar karşısında duyarsız,kör,sağır ve vicdanını yitirmiş bir sekilde sadece kendi menfaatini düşünen hayvansal bir yaşama dogru evriliyoruz.
Nitekim daha kısa bir süre önce yaşamış olduğumuz ve halen acısını derinden hissetigimiz "SURUÇ" katliamı ve bunu izleyen çatışma ,kaos ortamıyla birlikte hergün gelen ölümler karşısındaki tepkimiz "Trene bakar gibi"olmuştur.
Sonuç olark; bu akıl edememe, duşünememe,eleştirememe ve görmek istememe acziyeti oluşan adaletsizilk,eşitsizlik ve haksızlık karşısında yek vucut olmamızı engeleyen en hayti sorun olmakla birlikte daha fazla kaos ve şiddet isteyenlerinde ekmegine her zaman oldugu gibi yağ sürmektedir.
Bunlara rağmen daha nereye kadar en kutsal olan akıl etme ve duşünme fiilini kulanmamakta ısraredecegiz.