2015-09-03 15:00:00
Umudum, uyan…
Savaşın göğsünde çırpınan ülkemin kokusu ol.
Ülkem ol…
Uyan ve mavilikler kuşan.
Şarkılarına sarıl Kızılırmak’ın. Uzat kollarını yedi üklümün en nazlı yüreğine.
Toprağımı okşa. Çocuklarımı öp.
Özgürlük kokusunu al içine.
Barışı sev, barışanı sev…
Bak, yağmur yağıyor Dicle’nin üstüne. Bembeyaz bir gelinlik uzanmış, boydan boya Zağros’un tenhasına. Avuçlarını usulca üflüyor Xaçort’un çocukları.
Xaçort’un çocukları!..
Tarihin en nazlı sabahında, güneşsiz ve ışıksızdılar. Ama dirençli, ama sevdalı, ama inançlı…
Onlar ki kardelenler kucaklayacaklar bahara. Ipıslak bir öpücük konduracaklar Tamara’nın en parlak yıldızının alnına.
Onlar ki dağların en yürekli ırmağına giydirecekler devrim ruhunu.
Onlar ki arşı arşınlayan birer ilkyaz çocuklarıdır.
Ey sevdalar kuşanmış dağlarımın esmer yürekli kızı, BARIŞ’ın ardı nereye çıkar?
Nereye çıkar Van Gölü’nün uzayıp giden ufuğu? Ya nereye konar bu bombardımanda gözleri ışıltılı kuşlar? Nereye uçar düşleri berfin kokan sabah rüzgarları?
Umudum, uyan…
Yetim kalıyor çocuklarımın düşleri.
Uyan ve şarkı söyle Cizre semalarına. Ellerini tut Şapatan fırtınasının. Selamını Gever’in en sevdalı ırmağından alan geceye uzan. Işık ol karanlığa. Işıklı ol. Yürü en hırçın dalgalı denizlere doğru. Fırtınalı ol, fırtına ol, fırtınayı sev!
Sev ki üşümesin Lice’nin çocukları.
Üşümesin ülkemin Suriye misafirleri…
Yüzüm önüme akıyor, damla damla soluyorum. Solarken en güzel renkten en güzel çiçeği koparıyorum Şemdinli’nin yüreğinden.
Ey Munzur bakışlım, Dersim yüreklim, BARIŞ’ın ardı nereye çıkar?
Nereye akar Ararat çocuklarının gülücükleri?
Welatémin, aah welatémin!
Yüzyıllardır masmavidir dağların. Şiirlerin yağmur kokar, çocuk masumluğundadır ilkyazın. Ama yüzyıllardır yalnızsın. Kardeş halklar yüzyıllardır senden uzak.
Yine de ayaktasın her şeye inat!
Herkese inat!
Ne mutlu ki sana, çocukların hep esmer yürekli kaldılar. Ne mutlu ki esmer yürekli çocuklarına, sen sahipsiz ölülerin kefeni oldun. Gökyüzü oldun.
Bundandır dağlarının gülüşü. Bundandır çocuklarının cesur oluşu. Bundandır barışa olan hasretin. Bundandır özgürlüğe susamış dudakların. Bundandır kavga sensin, sen de kavga!
Umudum uyan…
Uyan ve uzaklara sür düşlerini. Atıl, bağır, çağır, çağla ve coş. Aç kollarını Serhat çocuklarına. Berrak ırmaklara doğru, en yüksek dağlara doğru, özgürlüğün mavisine doğru, umudun yeşiline doğru sür ıslığını. En derin okyanuslara doğru, henüz keşfedilmemiş en nazlı ülkeye doğru…
Aç kollarını. Sarıl fırtınada savrulan yağmur damlalarına, göğüslerini ört Botan’ın.
Ama sus(ma)!
Söyle bana ey Julya güzelliğindeki Ağustos perisi, BARIŞ’ın ardı nereye çıkar?
BARIŞ’ın ardı nereye çıkar?
Umudum, uyan…
Güneşe çevir yüzünü. Aydınlat toprağın narin yüreğini. Dar mekanlar ve beton yığınlarından kurtarıp bedenini, koş özgürlük kokan sabah fırtınasına. Yeni umutlara, hep umutlara…
Koş...
Kucakla Diyarbakır çocuklarını.
Ey rüzgarın nazlı gülüşü, ey Hizan kokan yayla çiçeği, BARIŞ’ın ardı nereye çıkar?
Nereye çıkar mavi sevdalı Batman çocuklarının umutları?
Umudum uyan…
Umudum (u)YAN!
Yan ki düşlerin kanasın.
Yan ki rüzgar gülüşlerin uçuşsun, bir ucundan bir ucuna Oramar türküsünün.
Yan ki en esmer yürekli hawar ol ülkemin soluğuna.
Yan ki su ol, gençlerimin geleceğini yakan ateşin içine düş.
Umudum yan.
Yan ki yanmasın çocuklarımın düşleri.
Yan ki sönmesin, koca bir tarihin kardeşlik çığlığı.
Umudum…
Biliyorum ve bilmelisin ki;
Yüzyıllar da geçse BARIŞ’ın ardı umuda çıkar?