2015-11-19 15:00:00
Sürekli yazmak ile meşgul olan biri olarak, dolma kalemimi doldurmak için elime mürekkebi aldım ve kalemi doldurmaya başladım. Kalemi doldururken, istemeyerek de olsa elime bulaştırdım mürekkebi.
Parmaklarımın arasından mürekkebin yavaşça yayıldığını ve elimin siyah renge büründüğünü gördüm. Kalemi doldurma işi bitince, ellerimi yıkamaya gittim. Soğuk suyun altına elimi tutup sabunlamaya başladım. Sabunun dozunu ne kadar arttırırsam arttırayım mürekkebin geçmediğini fark ettim: “ Aman Vuslat ya, eline kan bulaşsa daha mı iyiydi?” diye içimden geçirdim, sabunla vedalaşarak musluk başından ayrılacakken, yan tarafımızdaki giyim mağazasında çalışan Fatoş, bir tepsi bardak ve domestos ile içeri girdi. Selam verdi ve bana: “Vuslat abla yine mi mürekkeple savaşıyorsun sen yaaa?” Diyerek tebessüm etti. Yok canım, yazmanın kendisine tebessüm olduğu insanlar, mürekkep ile savaşır mı hiç? Dedim. “Ama ben ne zaman buraya gelsem, hep elindeki mürekkebi yıkamak için uğraşıyorsun, bu bir savaş değil mi?” Yok, savaş değil sadece üstten bir temizlik… Tebessümüne devam ederek bana: “ Vuslat abla, istersen azıcık domestos dök eline, tüm lekeler geçer inşallah.” Dedi.
Bu teklifi duyduğum zaman domestosun bir Yahudi malı olduğunu ve elime dökmek (kullanmak) istemediğimi dile getirmeme rağmen Fatoş: “ Ya Allah aşkına abla, onlar içimize bile öyle girmişler ki, ha birazcık domestos dökmüşsün ha dökmemişsin ne olur sanki?” diyerek ısrar etti ,elimi avucunun içine aldı ve domestosu dökmeye başladı. Domestosun elime döküldüğü andaki soğukluk ve kokusunu algıladığımda avucumun içine bakmak istedim, nasıl çözeceğini görmek adına… Aklımı başımdan alacak türden bir gözlem oldu bu. İlk kez denk geldiğim ve beni şoke eden bir gözlem. İlk gördüğümde, son zamanlarda beynimin yorgunluğundan olsa gerek bunu bir hayale yordum: “Kendine gel Vuslat! Abartıyorsun! Böyle bir şey olamaz!” dedimse de maalesef fark ettiğim şey, bir gerçeği anımsattı bana. Elimdeki mürekkep lekesinin üzerine domestos döküldüğü zaman, mürekkebin kan lekesine dönüştüğüne bizzat şahit oldum. Ben ovaladıkça rengin daha da allaştığını ve nihayetinde yavaş yavaş ortadan yok olduğunu, elimin de tertemiz olduğunu fark ettim: “Bak gördün mü Fatoş? Az önce elim simsiyah iken şimdi kana bulandı!” “Abla gerçekten abartıyorsun, kan nerden çıktı şimdi?
Domestos bu, hemen söküp atıyor işte tüm lekeleri.” Deyiverdi bana. Fatoş bana bunları söylerken, benim aklım Ali Şeriati’ye çoktan kaymıştı. Bazı sözler, görsellerle ispatlanınca daha da yer ediniyordu insan beyninde. Vuslatın beyninde de bugün bu görsel farklı bir yer edindi: “Fatoş, senden bir şey istesem yapar mısın?” “Yapabileceğim bir şey ise yaparım abla.” “Elini mürekkebe bürümeme izin verir misin?” “Deli misin abla, niye elimi mürekkebe bürüyecen?” “Sadece bir şey merak ediyorum, lütfen kırma beni!” “Tamam abla, istediğini yap.” İçeriden mürekkebi getirdim ve elini bana uzatmasını istedim. Fatoşuneli elimde ve başladım dökmeye. Sordum: “Seviyor musun okumayı Fatoş?” “Neyi abla?”
“Okumayı!” “Neyi okumayı?” “ Mesela kitap okumayı seviyor musun?” “Hayır! Sevmiyorum! Uyukluyorum elime kitap alınca.” “Peki. Tamam. Eline bir bakalım, avucunun içi şu an mürekkeple simsiyah oldu. Dök bakalım domestosu ve bekle… Bak! Kan rengine dönüştü değil mi?” “ Evet galiba.” “ Ne düşünüyorsun şimdi Fatoş?” “ Ne düşünebilirim ki, iyi bir temizlik aracı. Tüm lekeleri çıkarıyor, elim tertemiz oldu.” “ Mürekkep yok oldu değil mi?” “ Evet, temizlendi.” “ Ve senin aklında sadece iyi bir temizlik aracı kaldı değil mi?” “ Başka ne kalmalıydı ki Vuslat abla? Sen de çok tuhafsın ya hu, çözemedim seni gerçekten.” “ Biliyor musun Fatoş, şu an elinde kan konuşuyor.” “ Nasıl yani abla? Ne kanı?” “ Biraz önce elindeki mürekkep konuşurken, domestos onu kana dönüştürdü ve sen bunu fark etmedin, sadece iyi bir temizlik aracı olarak gördün. Oysa elinde ve yüreğinde sürekli mürekkep olsaydı yani okumuş olsaydın onun iyi bir temizlik aracından ziyade seri bir katil olduğunu anlardın. Parmağında mürekkep lekesi taşımayan, hayatında hep kan izleri taşır fatoş. Ali Şeriati der ki: “Okuyun! Okuyun, zira mürekkebin akmadığı yerde kan akar!” Bak gördün mü, Yahudiler elimizdeki mürekkebi almak için neler yapıyorlar?
Az önce elimizde mürekkep konuşuyordu, susturdular onu, ondan iz kalmadı. Ve en acısı da bizim bunu anlamamamız oldu. “Galiba haklısın abla. Hiç bu açıdan bakmamıştım.” “Fatoş, hadi gel elimize dökelim mürekkebimizi ve almayalım domestosları avucumuzun içine, olur mu? Bırakalım elimiz hep mürekkep ile dost kalsın. Elimize kan bulaştırmayalım, olmaz mı?” Fatoş elimden mürekkep kutusunu aldı ve tekrar eline döktü: “Abla, sana söz veriyorum, bundan böyle elim hep mürekkep ile dost olacak, değil Domestosun Tuz ruhunun dahi onu yok etmesine izin vermeyeceğim. Benim de ellerimde kan değil kitap dolaşacak. Ne elimdeki ne de yüreğimdeki mürekkebe hiçbir Yahudi temiz imzası atamayacak!” dedi ve domestosu çöp kutusuna fırlattı. Elimizi soğuk suyla yıkayıp, mürekkebin bıraktığı o güzel izlerle ayrıldık musluk başından.
Fatoşun verdiği karara karşılık, çantamdan bir kitap çıkardım ve ona vermek istedim. Fatoş elimdeki kalemi alarak kitabın ön sayfasına şu sözleri düşürdü: “Kalemindeki mürekkebi kağıtlarla buluşturup bize ulaştırmasaydın eğer, bugün elime bulaşan mürekkep değil; kan olurdu. Allah senden razı olsun Ali Şeriati. Artık okuyacağım, çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor gerçekten.” Fatoş yanımdan ayrıldı ve ben avucumun içine bakakaldım. Sonra bölünmüşlüğümüze, ayrılıklarımıza, kavgalarımıza baktım. Tüm bunların tek sebebinin elimize döktüğümüz mürekkebe domestosun bulaşmasına izin vermemizdi, anladım. Elinizdeki mürekkebe karışmak ve onu temizlemek isteyen domestosa, (düşmanınıza, Yahudiye) izin vermezseniz; soğuk su ve dozu arttırılan sabunlar, ( kardeşleriniz, dostlarınız) elinizdeki mürekkebe ( okuyuşunuza, direnişinize, davanıza) karışamaz. Yani, biz düşmana aman vermediğimiz sürece, kendi kardeşlerimizin ihaneti, sadakatsizliği, samimiyetsizlikleri, ne kadar artarsa artsın yine de bize ve davamıza zarar veremeyecek.
Velhasıl, bırakın kardeşleriniz elinizde mürekkep izi bıraksın, yeter ki domestos onu ortadan tamamen yok etmesin!