2016-04-19 15:00:00
Adrese teslim için yazılmaz bazı mektuplar, kelimeler öylece durur ve cümlelerde bırakır hislerini. Bembeyaz kâğıtların hüznü olur, ruhunu teslim etmiş bedenlerin hatıralarını muhafaza eder harflerinde, söyleyemediklerimiz olur, söylemek istediklerimiz olur. En çok bize benzeyenle, bize en uzak hisler arasında ince bir çizgi olur kalemimiz.
Dokunsan ağlarmış gibi hisli, dokunmasan kendi mürekkebinde; kendine dertli… Ağlayan cümlelerin iksiri mürekkebinden midir acep? Okurken yüreklere dokunan o dokunaklı kelimeler, virgülü olmasaydı kalamazdı ayakta belki de. Belki de tırnak içinde ki sözcükler, uçurumun kenarına takılı kaldığı için iki yanından tutulmuş.
Bu mektup uçurumun kenarına takılı yüreklerin can evi olsun, o kıymetli hisleri tutturulsun mandallarla. Göndereni belli olmayan yüreklerin; pulsuz, adresi meçhul cümleleri kilitlensin zarfına…
Bir vedanın ardından dökülen suyu olsun. Pencere kenarında umutla bekleyen bir çift göz olsun. Bir gülüş olsun, acıyla harmanlı. Bir nefes olsun ciğerlerine sığamayan, çekip gitmek istediğimiz bir diyar olsun. Yüreğimin yanık köşesinden, ellerimin çaresizliğine düşen bir avuç hüzün olsun…
Kafamda ki “ama neden” sorusunun uğultu olsun, mahcubiyetle olup biteni dinleyen yüreğimin resmi olsun. Gözlerimin sükûnetime dinletisi olsun, lal olan bakışlarımın dili olsun.
Kendine mektup yazar mı ki insan? Kendiyle konuşan olur da mektup yazan olur mu ki? Bu mektup varsın bu bilinmeze de çözüm olsun.
Ey benim yaralarından nakışlar işli kalbim; kimsesizim, kendi kendinde müebbet hapsolmuş kadersizim… Üzdüler mi seni, incittiler mi söyle. Kaldın mı yine kendinle, mutlu çiçeklerini; yüreğinin kır bahçesinden koparan çocuklara yetişemedin mi? bilemedin mi hislerini ziyan eden dost bildiklerinin dilini. Gözlerinde kaybolduğun en kıymetlinin, yüreğini kayıp ettiği yeri bilemedin mi. üzülme yine de… Üzülüp de üzme kendini, sana senden fayda var en çok bil bunu.
Kalk, dikil topla kalbinden dökülen bahar çiçeklerini, onları kalbine nasip edene sığın. Sana; seni en çok sen hissettirenin, sabır nimetinden sür yüreğine, hadi… Hadi dertlerinle pişirdiğin her lokma, gönlünün ikramı olsun. Acınla piştikçe lezzetini bul kalbinin, lezzetiyle doyur kendi kendini. Çünkü sen çok kıymetlisin. Sana “sen”liğini verenin kıymetlisi…
Hüzün de bir nimettir, nasiplenemezsen taş kesilir yüreğin. Sana hüznü verenin hatırına sev hüznünü ve bir duayla yıka yüreğini… Hadi… Şimdi yüreğinin sana mektubunu bekle… Unutma; seversen sevilirsin, değer verirsen değer görürsün. Sen sahip çıkarsan kalbine eğer, hislerinin evi olur.
Şimdi; can evinde can çekişen hislerinin, kimsesi ol ve sarıl yarana… Yara/danın hatırına…