2016-05-12 15:00:00
Marks hocaefendi Marksizim tarikatının müstesna kurucusudur. Kendileri daha gençlik yıllarında şeytanın vesveselerinden olan Kapitale yani sermayeye kafayı takmış ve bununla mücadele etmek için muazzam ilmi çalışmalar içine girmiştir. Zaten hocaefendinin gür, bilgece sakalları da o dönemlerde tutam-tutam boy vermiştir. Marks hocaefendinin gür sakalları kapitalizmin bir ifşası olup, onun talebeleri tarafından günümüze kadar örnek alınmış ve moderniteye takdim edilmiştir.
İşçi ümmetinin emeğinin bir avuç kapitalperest burjuva tarafından sömürüldüğü, yüce Yaratıcının bütün insanlara bahşettiği doğal kaynakların tekel altına alındığı, sadece emeğin değil, insan bedeninin ve bununla birlikte insan yaşamının da düşük ücretler karşılığında satın alındığı bir kölelik ve cahiliye çağında; üstat hazretleri insanlara artık özgür ve müreffeh bir yaşamın tebliğini yapmanın zamanı geldiğini düşünerek o çok muhterem eseri olan Kapitali yazar. Das kapital, kapitalizmin yirminci yüzyıla damgasını vurmuş bir tefsiridir ve bugün bile önemini koruyor. Kapitalizmin köleleştirici sisteminin anlaşılması bakımından işçi ümmetinin gözünü açmış, kafasını aydınlatmıştır.
Hatta anlatılan bir rivayete göre Marks hocaefendi yüksekçe bir yere çıkıp orada bulunan fabrika işçilerine şöyle hikmetli sözlerle seslenmiştir. ‘’ Dünyanın bütün işçileri birleşin çünkü zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok.’’ Bunun üzerine orada bulunan ahali coşkuya kapılmış ve gözlerindeki korku, endişe yok olup gitmiştir. Artık işçiler meydanlarda, fabrikalarda burjuvazistlere karşı eylemler, grevler yapıyor, dernekler, sendikalar kuruyor ve sömürgeci sistemi tıkayıp işleyemez hale getiriyorlar. Bunun üzerine işin ciddiyetine varan kapitalperestler bir takım çözümler aramaya başlarlar.
Bir çözüm bulamadıklarında ise kirli yollara başvururlar. Hocaefendiye rüşvet teklif ederler ama kabul edilmez, fabrikada ustabaşılık verilir ama istemez. Burjuvazistler hocaefendiyi ikna edemeyeceklerini iyice anladıktan sonra tarihin en etkili sihalını devreye sokarlar. Yani dini. İşçi ümmetini din üzerinden provoke edip hocaefendiyi itirbarsızlaştırmayı amaçlarlar. Güya Marks hazretleri din düşmanı bir insanmış ve dindar halkı dinden uzaklaştırmak gibi bir amacı varmış. Sevgili okur, bunun doğru olmadığını bizatihi hocaefendinin eserinde belirttiği üzere aynen buraya aktarıyorum.
‘’ Din mutsuzluklar altında ezilen yaratığın son nefesi, kalpsiz bir dünyanın şefkati, ruhsuz bir çağın ruhudur. Din toplumun afyonudur. ‘’ Hocaefendinin dine bakışı aynen budur ve burada da dine karşı herhangi bir karşıtlık da yoktur. Ayrıca çoğu insanın böyle bir zat-ı muhteremi yanlış anlamasına sebebiyet veren ‘’afyon’’ kelimesi o dönemlerde hastanelerde ilaç amaçlı kullanılan afyondur. Afyon acıları dindirir ve insanı sakinleştirir. Din de insanı bütün acılara, sıkıntılara karşı teselli edip sakinleştirmiyor mu?
Marks hazretleri hukuk, felsefe, sosyoloji ve iktisat alanlarında derin bir ilme vakıfken, insanların nasıl sömürüldüğünü ‘’artı değer’’ ile şıp diye ortaya koyup tarihin, toplumun, devletin, kapitalizmin derin bir çözümlemesini yapmış muteber bir şahsiyet iken bu bir avuç paragöz burjuvalara mı pabuç bırakacak.? Dolayısıyla üstatla ilgili bugüne kadar bildiğimiz her şeyi unutup, onu sadece eserlerinden tanıyarak onunla ilgili bir fikir sahibi olmalıyız. Bakarsınız eserlerinden istifade ederek belkide ‘’ kapitalist zilletten’’ kurtulur ve hidayete ereriz. Belli mi olur?