2016-12-28 15:00:00
Sizi bir hayale götürmek istiyorum.
Arada bir çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün…
Kendinizi musalla taşında ve cenaze namazınız kılınıyorken düşünün…
Bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terk ettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız…
Özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın…
O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün…Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin…Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın…
Bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz…Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi… Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini…Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin…
Eşinizi, çocuklarınızı, annenizi, babanızı, kardeşlerinizi ve diğer tüm çevrenizi oturtun, tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine…
Birer birer yerleştirin tabutunuzun çevresine hepsini…
Hepsini…
Göreceksiniz, hayatınızda çok nadir bu kadar canınızın yandığını fark edeceksiniz.
Bakın bakın, görün işte.
“Babaaaa” diye ağlayan biricik oğlunuzu, dünyanın en tatlısı kızınızın sesini…
Eşinizin, kucağında “ağlayan emanetinizle” ayakta durmaya çalıştığını görün.
Per perişan…
Koca çınar babanız, belli belirsiz dualar okuyor. O gözünüzden hala gitmeyen vakur duruşuyla…
Anneniz…
Ciğerinizin en dokunulmaz köşesi…
Şimdi ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi hem içine hem dışına akıtıyor gözyaşlarını…
Kardeşleriniz…
Akrabalarınız…
“Çok erken gitti, doyamadı oğluna” diyenler…
Acıyan ses tonlarıyla…
Ve dostlarınız…Onlar da şaşkın. Bazısı “daha dün birlikteydik, nasıl olur” diyor.
Bunları seyredip onlara “hayır ölmedim, buradayım..” demek istiyorsunuz, hayal olduğunu unutup. Ama
Farkındalık ve empati…Psikolojide önemli iki kavram.
Ölenleri anlamak…
Eğer o musalla taşında kendinizi tam hissettiyseniz, ölenleri ve ölüleri anlamışsınızdır.
Ama devam edin, hayalinize. Biraz daha yansın canınız.
Sırada çevrenizdekilerin, ölümünüzün akabinde neler söyleyecekleri var. Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında…
Yaşarken yazdıklarınız neler, öldükten sonra okuyacaklarınız neler?
Gerçek duygularınız neler, ölüm moduna girdikten sonraki duygularınız neler?
Ölenler ne hisseder, ölüm anında, ruhun bedenden çıktığı o anda neler oluyor?
Ya öldürülenler?
O daha da mı acı?
Düşünün…Bir gün bir mail ulaşıyor mail-boxınıza “ölmüş” diye…
Sizler kim bilir neler düşünür ve yazardınız…
Oysa önemli olan yaşamanın ve hala nefes alıyor almanın kıymetini bilmek...
Bugün kurduğunuz bu hayalle, canınızın yanmasına rağmen YENİDEN DOĞUN…
Bilgisayar diliyle “format atın hayatınıza”…
Sahip olduklarınızın farkına varın ve hala nefes alıyor olduğunuz için şükredin.
Peki ya hayal değil de, gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmamak üzere kapansaydı…
LÜTFEN ARADA BİR, BURADAN ALDIKLARINIZI TARTIN, DÜŞÜNÜN VE HAYATINIZI GÖZDEN GEÇİRİN…
Ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah’tan başka bilen yok… İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken yapabileceklerinizi yapın, ertelemeyin…
Bilerek – bilmeyerek kırdığınız kalpleri tamir edin…
Sizi sevenlere ve sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın…
Sevginizi ve verdiğiniz değeri haykırın onlara iş işten geçmeden…
Ve en önemlisi;
VERDİĞİ -VERMEDİĞİ, ALDIĞI – ALMADIĞI HERŞEY İÇİN, TEKRAR TEKRAR ŞÜKREDİN YÜCELER YÜCESİ YARADAN’A…
Bütün bunların dışında, bir şey daha istiyorum sizlerden…
Ölümü ve öldürmeyi kutsamayın, yaşamayı ve yaşatmayı seçin!