2018-01-07 15:00:00
Kurtuluş savaşında kader birliği yapmış iki kent! Biri gazi, biri şehit olmuş, ama yine de işgalcisine boyun eğmemiş. Biri doğunun en doğusunda biri güneyin en güneyinde iki serhat şehir, ikisi de metropol ve insanların iş, ekmek, barınma ihtiyacı için sığındığı son kaleler. Biri, körfez savaşından gelenlere biri de Suriye iç savaşından gelen yüzbinlerce mağdura kucak açmıştı. İki kentte kültürüyle, folkloruyla, hoşgörülü misafirperver halkıyla ve artık bir marka olan futbol kulüpleriyle büyük ilgi görüyordu…
Evet! Gaziantep ve Van’dan bahsediyorum. Bu iki şehir, tarihte aynı acıları yaşamıştı ve bu benzer kederleri futbol kulüplerinin renklerine bile yansımıştı. İkisi de tarihin acılarını ve gururunu renklerinde taşıyordu. Kırmızı, şehitlerinin al kanını, siyahta kentlerinin yasını simgeliyordu. Biri kısacık ömründe efsaneleşmişti, diğeri zaten 4 büyüklerden sonra gelen Anadolu takımlarının en heybetlisiydi. Geçtiğimiz hafta ülkenin spor basınında bir manşet yankılandı ‘‘ Gaziantepspor kapanıyor’’ diye.
Gaziantepspor, kulübüyle, tesisleriyle, stadı ve seyircisiyle tüm Anadolu takımlarının idolüydü. 1969 yılında Belediye Başkanı Abdulkadir Batur önderliğinde, kentin esnaf sanayici ve bürokratlarından oluşan 58 kurucu üyesiyle kurulmuş 49 yıllık bir çınardı. Eski başkan Celal Doğan altyapı ve tesisleşme adına çok büyük katkılar sağlamıştı ve en büyük başarılara onun döneminde imza atmıştı Gaziantepspor. Biri ikinci ligde, biri de üçüncü ligde olmak üzere Gaskispor ve Gaziantep Belediyespor gibi takımlarla Gaziantepspor’u besleyecek canavar gibi alt yapısı vardı. Şu anda kulübün arkasında duracak ne o zengin belediye, zengin sanayiciler ne de Gaskispor kaldı altyapı adına. Kulübün son anlara kadar direnen henüz 18-20 yaşındaki genç futbolcuları da, iyi niyetli fedakâr yöneticileri de maalesef kentten sahip çıkan kimse kalmadığı için pes etmiş durumdalar. Nice futbolcuları Türk futboluna kazandırıp sporseverlerin gölünde taht kuran böylesine önemli bir takım 1. Ligin son sırasında ve kapısına kilit vurulmak üzere…
Tarih 5 Ocak 2004 pazartesiydi, büyük gazetelerden birinde manşetten ‘‘Vanspor Battı’’ haberi veriliyordu. Haberin devamında ‘‘ Süper ligde 5 sezon mücadele eden Vasnpor amatör müsabakalara bile çıkamıyor. Saffet Akbaş’ı Fenerbahçe’ye, Erkan Avseren’i Beşiktaş’a ve diğer birçok futbolcularını da Anadolu’nun farklı kulüplerine satan, Fenerbahçe’yi yenerek ilk başarısını hafızalara kazıyan Vanspor, 97-98 sezonunda ise deplasmanda Trabzonspor’u şampiyonluktan etmişti. Bir zamanlar, yıllık 5 milyon dolar geliri olan takım 10 milyon doları aşkın borcuyla kapısına kilit vuruluyor’’ deniyordu…
Hikâye ne kadar tanıdık değil mi? Kader birliği yapan iki takımın kederi de şehirleri gibi aynı oluyor. Türk futbolunun illet hastalığı olan kulüplerin genelde yöneticilerin aymazlığı yüzünden kurumsal disipline ulaşamamaları ve ardından gelen istikrarsızlık, nice yıkılmaz takımların yok olmasına sebep olmaktadır. Gerek maddi gerekse idari sebeplerden tarih olan bu takımlar, Türk futbolunda bir türlü yerleşemeyen profesyonelliğin, nelere mal olduğunun ve uçup giden trilyonlarca para, zaman, emek ve en önemlisi de seyircide kaybolan heyecanın acı bir göstergesi olması açısından, incelenmeye değer birer vakadır.
Bir zamanlar Vanspor süper ligde mücadele ederken, 3.ligde de Van DSİ Spor ve Erciş Spor takımları kentin bünyesinde profesyonel olarak başarıyla yer almaktaydı. O dönem es geçilen altyapıya yönelik bu muhteşem potansiyel, Vanspor’a kanalize edilebilseydi bugün belki de Vanspor tarih olmayacaktı. Aynı durumda olan Gaziantepspor da altyapı ve kurumsallaşma adına gelenin gideni arattığı yönetimler nedeniyle maalesef hazin sona doğru ilerliyor.
Kader ve keder birliği yapmış olan iki kent, kulüpleriyle de mücadele ettikleri süper ligde çokça karşı karşıya geldiler. Bu maçlar sonuç ne olursa olsun hep dostça tamamlanmıştı. Gaziantepspor, Vanspor’a ağabeylik yapmış dolayısıyla kardeş olan iki kulüplerdi…
1996-97 Sezonu, Vanspor’un düşmemek için son beş maçın beşini de kazanıp rakiplerinin kaybetmesini beklediği bir sezondu. Her zaman dostça geçen Antep maçları bu defa Vanspor’a ilaç olmuştu. Gaziantesporluların kardeş takım olarak gördükleri Vanspor’a çok büyük vefa gösterdiği ve Vanspor’un binlerce taraftarıyla çıkartma, yapıp deplasmanda seyirci rekoru kırdığı maç olmuştu bu karşılaşma. Vanspor 45. Dakikada Sırp asıllı futbolcusu Slaviş Çula’nın golüyle bu maçı 1-0 kazanmış, sonraki hafta evinde Aydınspor’u 3-0 yenerek ligde kalmayı başarmıştı…
Dedik ya kader birliği yapmış iki kardeş takım diye, bir sonraki sezon bu defa Gaziantepspor 97-98 sezonunda Gençlerbirliği ve Erciyesspor la düşmemek için çekişiyorken, son maçını kardeş takımı Vanspor deplasmanında oynayacaktı. Eh bu defa fedakârlık sırası küçük kardeşteydi. Gaziantepspor 50 otobüslük konvoyla Celal Doğan Başkanlığında Van’a çıkartma yapmıştı. Ertesi gün maçta Vanspor, cefakâr taraftarıyla birlikte ağabeyine gereken vefayı göstermiş, Gaziantepspor’u son anda küme düşme potasından çekmişti. Eğer futbolda vefa yok diyen varsa, ya da kardeş takım diye bir şey yok diyorsa ya da hatır şikesi nedir diyorsa işte bu maçlara, bu iki kulübün tarihine bakmalıdır…
O güzel günlerden sonra Gaziantepspor hep ikinci takımımız olarak bizleri ne kadar gururlandırdıysa kapanma haberi de biz Vansporluları o kadar hüzünlendirmektedir. Artık tarih olan Vanspor’un arkasından tüm Vansporlular yas tutuyor, onu kaybetmenin tesirini bir evlat acısı gibi hissediyor. Takımın yok olmasında emeği olanlar, onu bir deneme tahtası olarak kullananlar ve Vanspor’u iliğine kadar sömürüp, maddi çıkar sağlayanlarda acaba rahatsızlık duyuyorlar mı? Dileriz bizim sonumuza uğramadan Gaziantepliler tıpkı Şahin Bey’in Vurun Antepliler Namus Günüdür dediği gibi bu defa sporda Kurtuluş Savaşını verir...