2018-12-01 15:00:00
Hafta sonunu iple çekersin.
Soğuğa, sıcağa, rüzgâra, yağmura aldırmaz stada koşarsın.
Tuttuğun takımını, hayran olduğun futbolcunu, çıplak gözle canlı kanlı izlemek, topu köşeye gönderecek bir golünü görmek içindir umudun.
Sağ kanattan kısa paslarla sıfıra inen, derin paslar atarken defansın belini kıran, dönen toplara abanarak şut çeken, omuz omuza mücadele eden bir takımdır görmek istediğin…
Tek bir çalımla, binlerce kişiyi bir anda ayağa kaldırmaya duyulan hevestir evinde kazanmak. Yaz boyu sezonun açılmasını bekleyen taraftarın en büyük özlemidir.
Takımı siyah-kırmızı çubuk formalar içinde sahaya çıkarken görmek, kaptanın pazu bandını çekip, kaleye baktığı, takımı çembere aldığı güzel görüntülerdir…
Üç direğin arasından geçen topun, filelerle buluştuğu anı beklemektir.
Galip gelince, şehirde zafer konvoyu oluşturmaktır.
Yani kısacası evinde kazanmak, aynı anda bu kadar insanın kalbinde, aynı duyguyu yaratacak yegâne motivasyondur…
*****
Hedefleri olan bir takım, genelde evinde yeterli sayıda seyirci desteği bulamazsa, iç saha avantajını kullanamaması sebebiyle puan kayıpları yaşar. Örneğin İstanbul veya Ankara ilçe takımlarının birçoğu, taşradan gelen büyük şehirlerin takımları karşısında çoğu zaman bu seyirci avantajı rakipten yana ağır bastığından puan kaybeder.
Oysa seyircinin olumlu yönde etkisinin beklendiği içerdeki maçlarda, 3. Ligde en kalabalık seyirciye oynayan Van BŞB Spor’un aldığı bu can sıkıcı sonuçları, bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyor.
Bunun sebepleri araştırılmalıdır;
Kuşkusuz 3. Ligin karakteristik olarak, özellikle ismi büyük olan takımlara karşı rakiplerin önlemler aldığı ve alan savunmasını elden bırakılmadığı oyun tarzında olması, atak oynamak durumunda olan ev sahibi takımları çok zorladığı bir gerçektir.
Yani birebirlerdeki bireysel üstünlükle veya uzun toplarla savunma yerleşimini bozabildiğiniz takımlar neredeyse tarih oldu.
Bu yüzden özellikle evimizdeki maçlarda birçok müsabakada hayal kırıklığı yaşadık…
Fakat içerdeki maçlar, her zaman takımın ligdeki gidişine yön verir. Takımın geçmişine baktığımızda, evinde kaybetmeden yürüdüğü sezonların mutlaka şampiyonluklarla sonuçlandığını veya şampiyonluk hedefiyle yola çıkılan sezonlarda evinde puan kaybetmediğini görürüz.
Nitekim 1994 yılında Vanspor evinde 34 maç yenilmeden 1. Lige çıkmıştı. Bu yüzden Vanspor’un o dönemdeki lakabı ‘’Evinde Aslan’’ dı. Tekrar birinci lige yükseldiği (Süper lig) 1999-2000 sezonun da yine evinde oynadığı (play-off dâhil) tüm maçlardan sadece iki maç
(Malatyaspor ve Rizespor maçı) dışında hiç puan kaybetmediğini görürüz, keza 2008-2009 sezonları Mehmet Tuğrul döneminin kesintisiz yükseliş trendine bakın, yine bu durumu görürsünüz…
Tabi bu sezon deplasmanlarda hiç alışık olmadığımız gurur verici skorlara da imza attı takım.
Çatalca ve Adıyaman maçlarından izlediğim kadarıyla takımın öne çıkan en büyük zaafı çok kolay gol yemesidir. Özellikle sağ kanattan yediğimiz kontralara dikkat!
Diğer zaaflardan biri de pozisyon üretmekte sıkıntı çekmememize rağmen çok zor gol atmamız. Yani direkte patlayan toplar, telaşla kaybedilen bitirici son vuruşlar bir türlü golle sonuçlanamıyor…
Van BŞB Spor, iç saha maçlarında sorun yaşıyor ve beklenen patlamayı yapamıyor. Fakat eksilmeyen, küsmeyen seyirci desteği nedeniyle bu durumun değişmesi için uygun zemin ve enerji var diye düşünüyorum.
Peki, bu konuda ne yapılıyor? Sanırım teknik heyet ve yönetim de bizim gibi düşünüyordur. Eminim futbolcularımızda iç saha maçlarının herkes için ne anlam taşıdığının ve ortaya konan hedeflerin bilincindedir.
Her şeyi unutturacak bir maç olması dileğiyle.